Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BASRİ YALÇIN

Ağır bedel

Dünya siyaseti yeniden şekillenirken karşımıza ilginç örnekler çıkartıyor. Ama aslında bunların birçoğu, uluslararası ilişkilerin klasik mantığını tekrar tekrar doğrulayan örnekler. Hangi küresel güç olursa olsun, ne kadar alttan yaparsa yapsın, bir şekilde yayılmacı özellikleri devreye sokuyor. Ve maalesef olan hep garibana oluyor.
Çin, Uganda'nın Entebbe Havalimanı'na el koyacak. Nasıl mı? 2015 yılında havalimanı inşaatı için Çin, Uganda'ya kredi sağlamış. Yaklaşık 200 milyon dolar değerinde. İnşaat tabii ki Çin firmaları tarafından yapılmış. Ama Uganda borcunu ödeyememiş. Sonuç olarak da Çin, Uganda'nın dünyaya açılan tek kapısına el koyuyor.
Çin'in Afrika'ya dair yaklaşımına zaman zaman değiniyoruz. Ve son derece açgözlü olduğunun altını çiziyoruz. Ama bu tür değerlendirmeler genelde Batı emperyalizminin gölgesinde kalıyor.
Uzun yıllar boyunca hep güçlü ülkeler Batılı devletler olduğundan genelde biz de emperyalizmi Batı'yla hızlı bir şekilde ilişkilendirip geçiyoruz. Ama bu örnekten de görüldüğü gibi yayılmacılığın doğulusu veya batılısı yok. Bir kere içeri nüfuz etti mi kanser hücresi gibi sürekli çoğalıyor ve vücudu halsiz bırakana kadar durmak bilmiyor.
Bu tümörün iyi huylusu, kötü huylusu gibi ayrımını yapmak isteyenler olabilir ama işin aslı öyle değil. Bir devlet için adı Uganda diye küçümsense bile havalimanına el konulması son derece can yakıcı ve küçük düşürücü bir durum. Ve korkarım yakın dönemde tüm dünyada küresel rekabet arttıkça bunun benzeri örnekleriyle çok daha fazla karşılaşacağız.
Çin'in zaten Afrika'daki tüm yatırımları benzer özellikler taşıyor. Krediler açılıyor. Çinli firmalar Çin'den getirilen işçilerle devasa inşaat projelerini gerçekleştiriyor. Bu projelerden ülkesini geliştirmek isteyenler de çırak çıkıyor. Bir yanıyla kalkınmanın dış kredileri gerektirdiği doğrudur. Afrikalı ülkeler de zaten bu nedenle bu riske giriyor. Ama kumar gibi işte. Sonuçta kasa hep kârlı çıkıyor.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana uluslararası kurumlar aracılığıyla yürütülen bu kredi politikaları, genelde ülkeleri ödeyemeyecekleri borçların içerisine sokup ekonomik bağımlılık yaratma işlevi görüyordu. Ama küresel rekabetin artık hızlanmaya başlayacağını düşündüğümüz yeni dönemde kredi borçlarının sadece ekonomik sonuçları olmayacak. Doğrudan karasal egemenlik alanlarına kadar girecektir. Entebbe bu anlamda sadece bir örnek. Yükselen küresel rekabet şartlarında kredi veren ülkeler, kredi alan ülkeleri soğuk savaş tarzı bir nüfuz mücadelesinde nüfuz alanlarına almak için çok daha yoğun baskılar uygulayabilir.
Bu sıralar Türkiye'de yaşadığımız ekonomik tartışmaları bir de bu açıdan düşünün. Türkiye'nin ekonomik özerklik mücadelesi işte bu nedenle hayati. Küresel dönüşümün içine ekonomik bağımlılığa dayalı bir modelle girenler uzun yıllar sürecek bir rekabet dönemini önceden yapılmış tercihlerle geçirecektir. Umarım Türkiye acı reçetelere dayansa da siyasi tercih bağımsızlığını ekonomik özerkliğiyle destekleme arayışında başarılı olur.


Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA