Muhalefete sorarsanız ortada hiçbir şey yokmuş. Kimine göre bu bildiri bir zevzeklikten ibaretmiş. Kahvede sohbet eden 104 emekli amiral kaleme almış. Kimine göre gündem saptırma çabasıymış. Hükümet suçluymuş. Utanmasa "Hükümet yazdı bildiriyi" diyecek. Utandığı pek görülmemiştir gerçi. Yarın öbür gün kontrollü muhtıra diye ortaya çıkarlarsa kimse şaşırmasın.
Kimileri de bunu ifade özgürlüğü kılıfına sokmaya çalışıyor. Metnin içeriğinde tehdit yokmuş. Ülkeyi düşünen emeklilerin fikirleri varmış. Bunu savunurken de din düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı yapmadan duramıyorlar. Ayasofya imamı konuşabiliyorsa emekli amiraller de konuşabilirmiş. Konuşsun. İtiraz eden var mı? Ağzınızı mı bantladık? Bir fikri olan yazsın çizsin. Sorun burada muhtıra tekniğinin kullanılmasında.
Muhtıra olduğuna nereden mi karar veriyoruz? Tabii ki usulünden. Bir darbe veya muhtıranın ayırt edici özelliği içeriği değil usulüdür. İçeriğe bakarsanız dünya tarihinde darbe veya muhtıra bulamazsınız. Bütün darbeciler ifade özgürlüğünü kullandıklarını, görevlerini yerini getirdiklerini, ülkenin geleceğini önemsediklerini falan anlatır.
Bu mantıkla Yaşar Büyükanıt'ın internette yayınladığı muhtırayı da zevzeklik olarak değerlendirirsiniz. Sonuçta Cumhurbaşkanlığı konusunda fikrini söylediğini düşünebilirsiniz. Aynı mantıkla FETÖ'cüleri de temize çıkarabilirsiniz. FETÖ'cüler darbeyi Atatürkçü bir metin gibi sunmadılar mı? "Yurtta sulh" sözünü kullanmadılar mı? Darbecinin istediği, zaten içeriğe bakmanızdır. O içerik, kullanılan tekniği gizlemek için üretilir.
TEYAKKUZDA OLMALIYIZ
Hiçbir darbeci, darbeci olduğunu kabul etmez. Darbe metinleri ve muhtıralar da buna göre yazılır. Eğer zaten bir darbe metnine bakarak "Adamlar haklı" diyorsanız geçmiş olsun, darbecisinizdir. Darbe karşıtı olmak, darbeci usule karşı çıkmayı, gerisine hiç bakmamayı gerektirir. Mazrufa değil zarfa bakılır. Zarfın içindeki her ne olursa olsun adı darbedir veya muhtıradır.
Bunun tartışılacak tarafı yok. Ortada bir muhtıra var. Evet onlar verdi. Ama biz almadık. Bu bahsi geçen bildirinin muhtıra olmadığı anlamına gelmez.
Hele de Türkiye tarihine dair zerre kadar fikri olan birisi için mesele çok daha basit. Emekli veya muvazzaf fark etmez, askerin siyasete ayar vermesinin ne demek olduğunu herkes bilir. Tarihimizde maalesef emekli askerlerin tetiklediği darbe teşebbüsleri de vardır.
Hukuken ne anlama geldiğine mahkemeler karar verecektir. Ama siyaseten ne anlama geldiğini tartışmalı hale getiremezsiniz. Yazanlar da biliyordu ne yaptıklarını. Basına sızdırdıklarında kopacak fırtınayı bilmediklerini düşünüyor musunuz? Genelkurmay'ın ışıklarını takip eden bir toplumda 104 emekli amiralin imzalı bildiri dağıtması gelişigüzel bir zevzeklik olarak nitelendirilebilir mi? Hele hele "Hükümet bundan mağduriyet çıkarıyor" demek, ülke tarihine geçecek kadar kötücül bir bakış açısının ürünüdür. Ülkeye de faydası yoktur, söyleyene de. Maalesef bu darbeci zihniyet capcanlı içimizde yaşıyor. Bitecek gibi de görünmüyor. O yüzden hep teyakkuzda olmak gerek. Bunca olup bitene karşın hâlâ birileri kendilerinde bu cüreti gösterebiliyorsa buna karşı duranların da en az aynı derecede cesur olması gerek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz