Süveyş Kanalı sanırım küreselleşmenin en önemli simgelerinden biridir. Gerçi sömürgecilik dönemlerinde sömürgeciliğin bir sembolüydü. Ama zamanın ruhuna uygun olarak her şey bir anlam değişimine uğradığı için Süveyş Kanalı'nın bugün daha çok küreselleşme ile ilişkili kısmını hatırlıyoruz. Öyle ya da böyle ister sömürgecilik biçimde olsun isterse serbest dünya ticareti adı altında olsun Süveyş Kanalı malların dünya çapında akışının can damarlarından biri olagelmiştir. Uğruna savaşlar yapılmış, devlet ve devletçikler kurulmuştur. Dostu dosta düşman etmiş. Bir araya gelemeyecek düşmanları dost yapmıştır.
Tam da bugün küreselleşmenin olmasa bile küreselleşmeciliğin sorgulandığı günlerde kanalda yaşanan bir kaza tuhaf bir tesadüf olarak karşımızda duruyor. Ve aslında bize serbest ticarete dayalı dünya düzeninin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Günlerdir kanalı tıkayan bir gemi bir türlü yoluna sokulamadı. Geçiş için bekleyen yüzlerce gemi kanalın iki ağzında birikmiş durumda. Mısır'ın içler acısı kurtarma faaliyetlerini gösteren fotoğraflar birer ikonik görüntüye dönüştü. Nedense bir türlü hızla çözüm bulunamıyor. Dünya ticareti için böylesine kritik bir güzergâhta yaşanan bu sıkıntının ekonomik maliyeti milyar dolarlarla hesaplanıyor. Bir an önce bir çözüm bulunması gerekiyor.
Onların kanala ihtiyacı yok
Fakat gördüğümüz kadarıyla uluslararası kamuoyu bir türlü çözüm etrafında toparlanabilmiş değil. Normalde küreselleşmecilik sermayenin zararını minimuma indirmek için muazzam bir kamuoyu yaratır ve ulus devletler sermayenin beklentilerini yerine getirmek adına seferber olurdu. Fakat bunun yerine oldukça ilginç bir şey oluyor. Sosyal medyada kanaldaki tıkanıklık bir şaka ve şamata mevzusu olarak görüldü. Yani aslında küreselleşmeciliğin yeni sahipleri ve onun pompaladığı zihniyetin uzantıları muhtemelen bu konuyu önemsemiyor bile. Çünkü onlar dünyaya mal değil data satıyor. Onun da Süveyş Kanalı'na ihtiyacı yok. Eskinin mal üreten sanayisinin yazılım şirketleri karşısında yaşadığı gerilemenin en iyi göstergelerinden biri olarak tarihe geçebilir bu kriz.
Dünya düzeninde yaşanan muazzam dönüşüm aslında Süveyş Kanalı'ndaki tıkanmadan çok farklı değil. Amerikan seçimlerinde bu dönüşümün en önemli perdelerinden biri oynandı. Bu zamana kadar Amerikan devletine en fazla etki edenler silah ve petrol şirketleriydi. Trump'la bile utangaç da olsa yakın ilişkiliydiler. Ancak o şirketler her yıl yayınlanan zenginler listesindeki yerlerini teker teker yeni yazılımcı zenginlere kaptırıyor. Elon Musk gibi bir isim gelip listenin başına oturabiliyor. Mesela demir-çelik ve otomotiv sanayinin devleri artık ilk listesinde yok bile. Biden'ın iktidara gelişi de bundan farklı bir durum değil.
Kendisine en önde destek verenler işte bu yeni zenginlerdi. Tüm yazılım devleri istisnasız Trump karşısında konum aldı. Ve kazandılar. Dolayısıyla yeni Amerikan hükümetinde bunların tercihleri kendisine çok daha fazla yer bulacak. Bu haliyle diyebiliriz ki, küreselleşmecilik zihniyeti güçlü bir biçimde geri dönmeye hazırlanıyor. Ama bu kez farklı bir formatta ve farklı bir kaynaktan geliyor. Öncelikleri de farklı. Aslında Süveyş Kanalı'nda krizin nasıl çözüleceğine bakarak önümüzdeki dönemde dünya düzeninin nasıl şekilleneceğine dair okumalar yapmak bile mümkün.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz