Biden yönetiminin dış politikasını anlamaya çalışıyoruz. Dünya siyaseti için önemli olduğunu düşünüyoruz. Hangi kritik görevlere kimlerin atandığından sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz. Savunma Bakanlığı'na kimin atanacağı bunun en iyi göstergelerinden biri olacak. Çünkü Biden'ın aday gösterdiği isim üzerinde ciddi tartışma var.
Biden dört yıl önce emekli olmuş General Lloyd Austin'i aday gösterdi. Ancak Amerikan yasalarına göre emekli bir generalin Savunma Bakanı olabilmesi için emekliliğinden en az yedi yıl geçmiş olması gerekiyor. Amerikalılar sivil-asker ilişkileri konusunda son derece hassas. Savunma Bakanı'nın siviller içinden seçilmesi için böyle bir kural konulmuş.
Ancak bu kural iki kez ihlal edilmiş. Birincisi Soğuk Savaş'ın başlangıcında atanan George Marshall'dır. Yükselen Sovyet tehdidi altında Amerikalılar İkinci Dünya Savaşı kahramanı Marshall'ın organizasyon kapasitesine ve tecrübesine ihtiyaç hissedildiği için bir istisna yapmışlar. İkinci istisna ise Trump döneminde atanan James Mattis'dir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Şimdi Biden bir istisna daha istiyor. Kendisine itiraz edenler böyle bir istisnayı gerektirecek acil bir durum olmadığı görüşünde. Biden'ın bunlara verdiği cevap ise Amerika'nın ulusal güvenliğe dair tehdit algılarını açığa çıkarması bakımından ilginç.
Biden birçok argüman ortaya koyuyor. Austin'i iyi tanıdığını ve başarılı bir asker ve lider olarak gördüğünü söylüyor. Ancak bunlar bir istisna oluşturmak için yeterli değil. Sonuçta bu niteliklere sahip çok fazla sayıda aday bulabilirsiniz. Fakat Biden'ın sunduğu iki gerekçe doğrudan konuya dair ve Biden'ın kafasındaki güvenlik siyasetini gösteriyor. Birincisi Austin'in Afrika kökenli Amerikalı olması. Biden, Austin gibi bir bakanı atayarak toplumsal eşitliği önemsediğini göstermenin peşinde. İkincisi ise Austin'in Obama döneminde Irak'tan çekilmeyi örgütlemesiyle ilişkili. Biden, başarılı bir lojistik uzmanı olduğu için Austin'in kovid aşılamasında da başarılı olacağını düşünüyor.
Dikkat ederseniz her ikisi de Amerika'nın dünya siyasetine değil iç siyasetine dair konular. Demek ki Biden için en önemli gündem aşı ve toplumsal fay hatlarıymış. Mesela Rusya değil. Ortadoğu değil. Çin değil. Uluslararası terörizm değil. Biden'ın odaklandığı ulusal güvenlik meseleleri Amerika sınırlarının dışına çıkamıyor.
Bunları acil konular olarak görüyor ve dünya siyasetinin bir şekilde zamanla gelişebileceğini bekliyor olabilirsiniz. Ama yanılıyorsunuz. Biden dünya siyasetine dair yeni hiçbir şey söylemediği gibi düşünmüyor bile.
Bunun tek örneği Biden da değil. Uzun süredir söylemeye çalışıyorum. Amerika kendi iç siyasi ve toplumsal meselelerine öylesine gömülmüş ki, başını kaldırıp dünyaya bakabildiği yok. Bana doksanlı yılların Türkiye'sini hatırlatıyor. 28 Şubat dönemi yapılan tehdit tanımlamalarını hatırlayın. İki unsur vardı. Terör ve "irtica"... Biri bir türlü çözülemiyordu. Diğeri gerçek bile değildi. Toplumu ve siyaseti dizayn etmek için uydurulmuştu. O şartlar altında başımızı kaldırıp etrafımıza bakacak mecalimiz bile yoktu.
Ne tuhaftır ki, bugün Amerika da benzer bir durumda. Ne tuhaftır ki, bugün Türkiye geniş bir coğrafyanın en etkili aktörü haline geldi. Kıymetini bilmek lazım.