Amerikan başkanlık seçimleri sonrası dünya düzeninin ne yönde değişeceğine dair birçok tahmin var. Bunların birçoğu aceleci yorumlar gibi geliyor bana. Her kritik olayı yapısal değişimin göstergeleri gibi okuma eğilimimiz var. Ama aslında bunların birçoğu bir değişim ve dönüşümün sebebi olmaktan ziyade geçici göstergeler bile olabilir. Bu tür durumlarda en sağlam zemin geniş zaman dilimleri üzerinden bakmaktır. Anlık bakışlarla dünya siyasetini okumak kolay değil. Güncel olaylar aldatıcı sonuçlar çıkarabilir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Amerikan başkanlık seçimi tabii ki sadece sıradan bir olay değil. Amerikan Başkanlığı kurumsal yetkileri bakımından hem ABD hem de dünya siyasetini etkileyebilecek bir konumdur. Genelde Amerika'nın müesses nizamına vurgu yapmayı severiz ama her başkanın Amerika'ya kendi rengini verdiğini de göz ardı etmemeli. Mesela Trump ile Bill Clinton dönemlerini kıyaslayacak olursanız başkanın önemsiz olmadığını görürsünüz. Clinton döneminde dünyaya liderlik etme iddiasında olan ve karşısına diğer devletlerin geçmeye cesaret edemediği bir Amerika vardı. Amerika seçici bir yöntemle zamanlaması oldukça iyi ayarlanmış askeri operasyonlarla dünya siyasetini istikrarlı bir zeminde tutarak Amerikan çıkarlarını ön plana çıkartabiliyordu. Trump dönemindeyse dünya siyasetinde istikrarsızlık ve çalkantılar hâkim oldu.
Ama bu kıyası fazla abartmamak lazım. Zira Trump dönemi Amerika'sıyla Clinton dönemi Amerika'sı arasında dağlar kadar fark var. Bu nedenle davranış kalıplarının farklı olması zaten beklenebilir. Eğer Trump dönemini bir de Obama dönemiyle kıyaslayacak olursanız bu sefer de başkanın etkisinin yine var olduğunu fakat öyle sınırsız olmadığını görürsünüz. Obama ve Trump birçok bakımdan farklı olsa da ikisinin de Amerikan izolasyonculuğunu tercih etmiş olması bir tesadüf değildir. Obama Amerika'yı dünyadan çekerken eski ittifaklara ve kurumlara bağlı olduğunu söylüyordu ama bu gerçek değildi. Trump ise bu yalanı söylemeye bile ihtiyaç duymadı. İkisi de iddia ettikleri hiçbir dış politika ve güvenlik gündemini sonuna kadar sürdürmedi. Çünkü her iki dönemde de Amerika'da yaygın olan kanaat izolasyonculuktu.
Bu nedenle Biden dönemi de çok farklı olmayacaktır. Amerikan izolasyonculuğu yine hâkim karakter haline gelecek. Obama gibi Biden da uluslararası kurumları ön plana çıkartacak. Fakat Biden yönetiminin bırakın Bush dönemleri gibi müdahaleci olmasını Clinton döneminde olduğu gibi seçici müdahale ihtimali bile çok zayıf. Böyle bir zamanda büyük dönüşüm beklentisi çok doğru değil.