Keşke Türkiye'nin çok fazla dostu olsa. Keşke bu dostlar güvenilir olsa. Hadi dostu geçtim bari düşmanımız az olsa. Kim istemez ki? Hepimizin temennisi tabii ki budur. Ama diplomaside işler öyle yürümüyor. Dostluk ve düşmanlık tek taraflı belirlenebilen ilişkiler değildir. Dostluk ilişkisi kurgulanması için en az iki tarafın halisane niyetlerini gerektirir. Ama o da yetmez uluslararası sistemin buna yardımcı olması da şarttır. Sistem dostluk ilişkilerini baltalayacak nitelikteyse iki tarafın da ne kadar iyi niyetli olduğunun hiçbir anlamı yoktur.
Meselemiz bu da değil. Birileri ısrarla Türkiye'nin başarısını diplomatik olarak sahip olduğu dost sayısıyla ölçmeye çalışıyor. Ne kadar çok dostumuz varsa o derece başarılı sayılırmışız. Oldukça sığ bir düşünce. Önü arkası düşünülmeden konuşuluyor bu tür laflar. Sorsanız herkes o meşhur ifadeyi kullanır ve ülkelerin dostları ve düşmanları olmadığını sadece çıkarları olabileceğini söyler. Ama nedense söz konusu Türkiye olduğunda bu ilke beş dakika sonra unutulur ve Türkiye'nin yeterince dostu olmadığı söylenir.
Halbuki dost yoktur ve dost gibi görünenlerin sayısı tek başına hiçbir anlam ifade etmez. İttifaklar kurabilirsiniz. İşbirliği yapabilirsiniz. Ama bu aktörlerin size dost olduğunu düşünürseniz baştan büyük hata yaparsınız ve kazığı yemeniz an meselesidir.
Hadi dost kavramını duygusallık içerdiği için bir kenara bırakalım da iyi ilişkiler sahibi olmak diyelim. Bunun bir anlamı var mıdır? Hayır onun da bir anlamı yoktur. Sizinle bugün iyi ilişkiler geliştirmeye çalışanların kendilerine göre hedefleri vardır ve ancak bu hedefler sizinkilerle örtüştüğü için yanınızda durmaktadır. Çıkar farklılaşması olduğu andan itibaren herkes birbirinden uzaklaşır.
Dost sahibi olmak iyi gibi görünür ama bu ne kadar iyi bir diplomasi yürüttüğünüzün ölçüsü değildir. Çünkü diplomasi gerilimin tersi değildir. İçinde gerilimi de barındıran bir yoldur. Diplomasi kavgaya gürültüye rağmen sizin işinize geliyorsa kıymetlidir. Tek bir tane dostunuz olmayabilir ama siz kazanıyorsanız bir önemi yoktur. Etrafınız dostlarla çevrilidir ama siz kaybediyorsanız bunun da bir anlamı yoktur.
Çok basit bir örnekle anlatalım. Amerikan çıkarları uğruna Suriye'de DEAŞ'la tek başımıza savaşsaydık veya Amerika'nın PYD planlarına boyun eğseydik Amerika bizim dostumuz gibi görüntü vermeye devam ederdi. Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'i bir Rum denizi yapma hayaline ses çıkarmasaydık hem Yunanistan hem de Avrupalı destekçileriyle oldukça iyi ilişkilerimiz olurdu.
Ama Türkiye güçlendikçe ve daha bağımsız bir dış politikayı tercih ettikçe tabii ki düşmanlarının sayısı da artacaktır. Çünkü diğer ülkeler Türkiye'nin gücünden ve daha da güçlenmesinden korkmaktadır. Machiavelli'nin dediği gibi 'hem korkulan hem de sevilen olmak isteyebilirsiniz ama bu çoğu zaman mümkün değildir ve çoğunlukla Tanrı'ya mahsustur.' Doğru karar korkulmayı seçmektir. Sevilmek güvensizdir çünkü sevene bağlıdır. Güçlülerden korkulur ve korkulan olmak daha güvenlidir. Dostlara güvenmek ise ölümcüldür. O yüzden dostların sayısı diplomaside bir ölçü birimi değildir. Türkiye başardıkça düşmanı artacaktır.