Durduk yere 30 Ağustos üzerinden bir gündem yaratma çabası var. Muhalefet başı sıkışınca tuhaf bir demagoji başlatıyor. Pandemi nedeniyle tüm dini ve milli bayramlara getirilen bir kısıtlamanın benzeri 30 Ağustos'a da getirildi diye meseleyi yine olmayacak yerlere çekiyor. Biz de maalesef bunu sakız gibi çiğniyoruz. Muhalefetin tek derdi gündem değiştirmek. Ülkenin doğalgaz bulmasına sevinemeyen ve Biden'ın ifşasından sonra dengesi bozulan muhalefet konuyu bilerek bu hale getiriyor. Halbuki Türkiye'nin gündeminde ne kadar önemli işler var. Başta Doğu Akdeniz gerilimi olmak üzere hiçbir konuda fikri olmayan muhalefet bizi de bu kısır döngünün içine hapsetmeye çalışıyor. Bu nedenle hepsini göz ardı edip asıl gündeme odaklanmakta fayda var.
Yunanistan yine boyunu aşan işlere kalkışıyor. Hepimiz biliyoruz ki Yunanistan'ın Türkiye ile baş başa kaldığında böylesi hadsizlik etme ihtimali yoktur. Yine hepimiz Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ne güvendiğini biliyoruz. Fakat AB'nin ne derece güvenilir bir aktör olduğunu yeterince tartışmıyoruz. Gerçekten AB'nin Türkiye üzerinde yaptırım gücü var mı?
Bana sorarsanız yok. Bunu söylediğimizde AB'yi ve kapasitesini küçümsediğimiz gibi bir anlam çıkartılıyor. Hayır. Asıl mesele o değil. AB bir bütün olan yüksek ekonomik kapasiteye sahip bir kurum olabilir. Bu nedenle bütünüyle göz ardı edilemeyeceği ve Türkiye'nin AB ülkeleriyle yoğun ticari ilişkilere sahip olduğu da ortada. Fakat AB bu kapasitesini harekete geçirebilecek durumda değil. Ortak karar alma şansı yok denecek kadar az. En iyi döneminde dahi dış politika ve güvenlik konusunda anlaşamayan AB'nin yeni krizli dönemde tek vücut olma ihtimali de yok.
Dikkat ederseniz Fransa ateşli bir Yunanistan savunusu yapmaya çalışsa da Almanya bile henüz elini çok açık etmeme niyetinde. Halbuki Doğu Akdeniz'deki enerji meselesi Almanya için çok daha stratejik bir konu. Almanya gaz bakımından büyük oranda Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmak istiyor. Yunanistan Almanya için bu anlamda büyük bir fırsat olabilir. İlk başta arabuluculuk rolü oynuyormuş gibi yapmasına rağmen şimdi Yunanistan'ı daha açıktan destekleyecek gibi. Fakat Almanya'nın bu tavrı sözlü destekten öteye geçecek gibi durmuyor. Almanya'nın asıl derdi AB'yi böylesi krizli bir dönemden en az hasarla çıkarmak. Sıcak gerilimlerin parçası olmak AB'nin sallantıdaki geleceği için çok tercih edilebilir değil. Ortak stratejik planlamanın olmadığı bir dönemde Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan'a verilecek destek somut bir hal alamayacaktır.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz stratejisi an itibariyle sağlam temellere oturmuş ve emin adımlarla ilerliyor. Bu haldeki AB, Türkiye karşısında Doğu Akdeniz'in etkin bir aktörü olamayacağı gibi Türkiye'ye karşı güç kullanması da muhtemel değildir.