Dış politikada nasıl da her başlık birbirine hızla bağlanabiliyor. Suriye sadece Suriye'den ibaret olmadığı gibi Libya da sadece Libya'dan ibaret değil. Bir yere dokunduğunuzda hemen bir başkasından ses gelebiliyor. Sanki bir duvardaki tuğlalar gibi. Birini yerinden oynattığınızda diğerleri de sarsılmaya başlayabilir. O nedenle her an beklenmedik sonuçlarla karşılaşmak mümkün. Önümüzdeki dönemde bu tuğlalardan kimileri kendilerine güvenli kaleler inşa ederken kimileri de yıkılan duvarların altında kalacak gibi görünüyor.
Malum Libya oyunun en sert oynandığı alanlardan biri. Türkiye'nin sahneye çıkması Libya'daki bütün planları alt üst etti. Dahası Doğu Akdeniz'den, Kafkaslar'a, Afrika'nın derinlerinden, Avrupa'nın içlerine kadar etkili olabilecek bir sarsıntı yarattı.
Libya adımıyla Türkiye Doğu Akdeniz'deki kuşatmayı yardı diyebiliriz. Yunanistan, Mısır, Rusya, Suud, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa bir anda ağır bir kayıp yaşadı. Rusya'nın Akdeniz planları sınırlandı. Yunanistan'ın hayalleri bitti. Suud ve Emirlikler devre dışı kaldı. Fransa debeleniyor.
Ancak mesele sadece Doğu Akdeniz'le de sınırlı değil. Mesela Fransa konuyu bir yandan Batılı kurumlara taşımaya çalışırken, bir yandan da Rusya'yı destekliyor. Bu da hem Avrupa hem de NATO içi dengeleri sarsar. Amerika, İngiltere, Almanya ve İtalya'nın bu durumdan hiç memnun olduğunu sanmıyoruz. Önümüzdeki dönemde Fransa'nın bu ilişki ağlarını nasıl yöneteceğini planladığı çok açık.
Mısır ise daha ilginç bir örnek. İntihara meyilli. Altını dolduramayacağı tehditler savurması, kabilelerle şov yapması bu nedenledir. Körfez ülkelerinin kuklası olduğu çok belli. Ama yine de ettiği lafların gereğini yapamayacağını kendileri de bilir. Hele hele Etiyopya ve Sudan'la olan ilişkileri ve yaşadığı baraj gerilimi ve bu gerilimde İsrail'i bile karşısında bulacağı düşünülecek olursa Mısır'ın tehditlerinin ne kadar ciddi olduğu anlaşılabilir.
Aklı başında bir Mısır hükümeti olsa bu cendereden çıkışın tek yolunun Türkiye'ye yanaşmak olduğunu görür. Ancak Sisi iktidarda olduğu müddetçe Türkiye'den kabul görmesini de beklemiyoruz. Bu nedenle aslında Sisi zaman içerisinde susup oturmayı veya Türkiye ile kendisinin bypass edildiği bir ilişkiyi kabullenmek durumunda bile kalabilir.
Rusya da oldukça tedirgin. Zikzaklar yapıyor. Meseleyi Ermeni-Azeri sınırına taşıyacakmış izlenimi verdi. Sonra baktı ki bunun kendi konumu için de hesaplanması zor sonuçları olabilir, meselenin üzerini örtmeye yöneldi.
Dış politik gelişmelerini okurken şüpheci yaklaşmakta ve kötümser senaryoyu akılda tutmakta hep fayda vardır. Ama bunu bir de diğer ülkelerin durduğu yerden yaparsanız çok daha anlamlı görüntüler çıkar. Düşünsenize bu ülkeler Libya işine ne hayallerle giriştiler. Ancak Türkiye'nin etkin müdahalesi karşısında bir anda oldukça kötü senaryolarla yüzleştiler.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin önünün açıldığını görürsünüz. Ama hep ihtiyatlı yaklaşmakta fayda var. Bir oyunun tek kazananı olacakmış gibi yaklaşmamak lazım. Gerektiğinde de ileri geri adımlar atabilmek en sağlıklı yöntem gibi duruyor.