Amerika'nın her türlü hile ve desisesine maruz kalmış bir toplum olarak şüphelenmeden edemiyoruz. Suriye'den çekilme kararının ardından bile emin olamıyoruz. İyi de ediyoruz. İlişkilerimizi tabii ki güven hissi üzerine kuracak değiliz. Kimseye güvenmek gibi bir niyetimiz ve mecburiyetimiz yok. Sadece somut karşılığı olan adımlar görmek istiyoruz. Bundan daha doğal hiçbir şey de olamaz.
Ben şahsen Trump gibi bir adamdan sözünün eri olmasını beklemiyorum. Ama Trump'ın Amerikan kamuoyuna yönelik sözünün eri bir adammış gibi görünme gayretine inanıyorum. Trump verdiği sözleri yerine getiriyormuş gibi yapmaya özen gösteriyor. Bu konuda da bağlayıcı laflar ettikten sonra geri dönüşü kolay olmayacaktır. İşte bu yüzden çekilme kararının alındığına inanıyorum.
Ancak bu çekilmenin otomatik bir biçimde gerçekleşeceği anlamına gelmez. Trump karar vermiş olsa da uygulamada sıkıntılar çıkabileceğini hep konuştuk. Bürokrasi direnecek. Ancak ilk direnci Trump çok yukarıdan kırdı. Mattis'in görevine son vererek kararlılığını gösterme adına ilk ciddi eylemini gerçekleştirdi. Fakat çekilme takvimi çok uzun zaman gerektirdiğinden benzer sorunlarla karşılaşma ihtimalini hiç göz ardı etmemek lazım.
Bu nedenle Türkiye'nin ara kategoriler oluşturması gerektiğini düşünüyorum. Çekilme takvimini tek başına Amerikan tarafına bırakmamalı. Aksine çekilmeyi kolaylaştırıcı somut adımlar atılmalı. Dört aylık sürenin dolmasını beklemeden Türkiye Fırat'ın doğusuna adım atmanın yollarını bulmalı. Amerikan tarafına bu beklentiler iletilebilir. Amerikan tarafı da şayet çekilmede samimiyse bu beklentileri anlayışla karşılayacaktır. Dört ay boyunca Türkiye'nin eli kolu bağlı bekleyeceğini düşünmemeli.
Bu çerçevede en önemli iki adres Münbiç ve Tel Abyad olarak görülüyor.
Türkiye çekilmenin bir provası olarak Münbiç'de devir teslim için bastırmalı. Gerekiyorsa, Süleyman Şah Türbesi'nin de taşınacağı bir Münbiç operasyonu başlatılabilir. Bence bu ikisi tek bir operasyon olarak görülmeli. Ayrı bir Süleyman Şah ve ayrı bir Münbiç operasyonu değil, Fırat'ın hem doğusundan hem de batısından girecek birlikler Fırat'ın her iki tarafında da M-4 karayoluna kadar kontrolü ele alabilir. Böyle operasyon için dört aylık süreyi beklemeye hiç gerek yok. Çok daha kısa bir süre zarfında karşılıklı bir anlayış çerçevesinde gerçekleştirilebilir.
İkincisi ise Tel Abyad meselesi. Türkiye yine bu süre zarfında Tel Abyad'a da giriş yapar. Orada konumunu alır. Ve Amerikan çekilmesi gerçekleştikçe oradan hareketle kontrol alanını daha da genişletebilir. Yine Tel Abyad için de dört ay beklemeye gerek yok. Bu süre zarfında bizim de sahaya yerleşmemiz gerektiğini muhataplarımız pek tabii ki anlayacaktır.
Bu iki adım hem savaşın gidişatı hem de Amerikan çekilmesini garanti altına almak için öncelikle atılması gereken adımlar gibi duruyor. Bu sayede Türkiye Fırat'ın doğusuna ayak basmış olacak ve gelecek operasyonları için hazırlık yapma şansına sahip olacaktır. Ayrıca bu tür açılımlar Amerika'nın sözünden dönme ihtimaline karşı da birer garanti oluşturacaktır.