İlk duyduğumda kulaklarıma inanamadım.
Bunlar yine bizi oyalamak için yapıyor olmasın dedim. Sonra yavaş yavaş netleşmeye başladı. Amerika çekiliyor. Zaten Centcom, Pentagon ve PYD'den gelen çığlıklar da bunu gösteriyor.
Kimi "sırtımızdan bıçaklandık" diyor.
Kimi "mideme yumruk yemiş gibiyim" diyor.
Kimi istifa ediyor. Şer ekseni çöküyor. Türkiye kazanıyor. Erdoğan diplomasi dersi veriyor.
Türkiye düşmanları birbirine düşüyor.
Tabii ki her ihtimale hazır olmak lazım.
Trump'ı vazgeçirmek için denemeler olacaktır.
Ancak Trump bu kez kararlı. Savunma Bakanı'nı istifaya zorlaması bunun bir göstergesi.
Buradan artık geri dönüş çok zor.
Baştan beri söylemeye çalıştık. Trump'ın PYD'yi korumak gibi bir derdi yoktu.
Umrunda bile değil. Ancak bürokrasi direniyordu.
Tam olarak ne oldu bilemiyoruz. Fakat akıl yürütebiliriz. Trump Centcom'un akıl dışı ve saplantılı tavrının sürdürülemeyeceğini gördü. Artık işler kopma noktasına gelmişti. Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapacağı bir operasyon Trump'ı da zor durumda bırakabilirdi. Trump yurtdışındaki asker sayısını artırmak değil azaltmak istiyor. Türkiye'yle çalışabileceğini düşünüyor. Aksi takdirde Türkiye'yi bütünüyle kaybedecekti. Türkiye doğru zamanda bastırdı ve aldı.
Şimdi ülkemizin "güzide" uzmanları pek çok laf ediyor. Ancak bunun gerçekte ne anlama geldiğini pek az kimse konuşuyor. Birileri de bu başarıyı küçümseme eğilimine girmiş bile. Onlara söyleyecek bir çift lafım var.
Bu sadece Türkiye tarihinde değil tüm dünya diplomasi tarihinde eşine az rastlanır bir başarıdır. Nokta. Neden mi?
Kısaca anlatayım.
Uluslararası Güvenlik tarihini ve teorisini az buçuk bilirim. Zorlayıcılık denen bir kavram vardır. Bir devletin başka bir devleti askeri şiddet kullanmadan ve sadece kullanabileceği tehdidiyle etkilemesi demektir. Savaşmadan sonuç almak anlamına gelir. Maliyetsiz olduğu için de savaştan önce buna başvurulur.
Ama çok kolay bir yöntem değildir. Nadiren çalıştığı söylenebilir. Mesela ABD bile 1991'de Saddam'ı Kuveyt'ten çıkmaya zorlayamamıştır.
Miloseviç'e karşı bile işe yaramamıştır.
ABD sonra çıplak şiddete başvurmak zorunda kalmıştır. Ancak Türkiye ABD'yi Kuzey Suriye'den çıkmaya zorladı. Dünyanın tek süpergücünün bile nadiren başarabildiği bir şeyi Türkiye o süpergüç karşısında elde etti. Herkes bu gerçeği tanısın ondan sonra konuşsun.
Nasıl mı oldu? İki yıldır adım adım ve ince ince kurulan bir manevra stratejisiyle oldu. Manevra stratejisi etki-tepki prensibine dayanır. Ve diğer aktörden daha hızlı ve daha fazla hareket ederek diğer aktörün takip edemediği bir seri oluşturmakla mümkün olur. Türkiye Suriye'de iki yıldır öylesine hızlı, esnek ve akılcı manevralar yaptı ki, hantal ABD bürokrasisi ve içi boşalmış ABD siyaseti Türkiye'nin manevraları karşısında hareketsiz kaldı. Açığa düştü. Endişeye kapıldı. Kontrolü kaybetti. Pasif savunmaya saplandı. Oyalamaya çalıştı. Vakit kazanmak istedi. Köşeye sıkıştıkça sıkıştı. Sonunda da pes etti. Türkiye Fırat Kalkanı'ndan Zeytindalı'na, Astana'dan Tahran'a, Soçi'den dörtlü İstanbul Zirvesi'ne, İdlib'den Münbiç'e koşarken, ABD hep tek ayak üstünde yakalandı.
Bakmayın bu başarıyı gölgelemeye çalışan muhaliflere ve Türkiye düşmanlarına.
Bu zafer senin Türkiye. Tadını çıkar. Ustaya selam. Manevraya devam.
En önemli kısmı tamam. Gerisi bir şekilde hallolur.