Trump seçildiğinde bir iddia duymuştum. "Almanya ve ABD yakınlaşacak" diye. Olmadı. Trump ilk Merkel'le kavga etti.
Sonra "Rusya'yla yakınlaşacak" iddiasını duydum. Beraber Suriye'de bizi ezeceklermiş. Şükürler olsun o da olmadı. Ama bıkmadan usanmadan yeni iddialar ürettiler.
Son olarak "ABD Fransa yakınlaşacak" dediler. Macron'la Trump samimi pozlar verince bu işler kolayca oluyor zannettiler. Hatta İstanbul'daki dörtlü zirve toplandığında "Fransa ABD'yi temsilen geldi" diyenler bile oldu. "Yapmayın, etmeyin" demeye kalmadı. Bu iddianın da çöküverdiği ortaya çıktı.
Macron Avrupa ordusu kurma lafı edince Trump ciddiye bile almadı. Alay etti. "Son denemenizde Almanlar tepenize bindi. Almanca öğrenmeye başlamıştınız. Biz geldik kurtardık" deyiverdi.
Şimdi Fransa yanıyor. Trump eğlenmeye devam ediyor. Görüldüğü gibi öyle bir iki hoş muhabbet etmekle ittifak ilişkisi kurulmuyormuş. Herhangi bir zirvede çoğu nezaketen sergilenen tavırları ciddiye alırsanız işin aslını kavrayamazsınız. Yukarıdaki beklentilerin tamamı böyle yüzeysel görüntü okumalarına dayalı.
Almanya ABD yakınlaşması bekleyenler Trump'ın kimliği üzerinden bu okumayı yaptı ve yanıldı. Rusya'yla yakınlaşır diyenler genelde Türkiye'nin zor duruma düşmesini umut ettikleri için bu iddiayı dile getirdi. Türkiye'ye ima yoluyla "bak yalnız kalacaksın, Esed'i tanımaktan başka çaren yok" demek istediler. Bu da tutmadı. Ama kimsenin sicili tutulmadığından ne dediğinin pek önemi yok. Benzer yüzeysel bakış açısı benzer kimseleri Fransa konusunda da yanılttı. Trump bir zirve esnasında Macron'la kol kola yürüdü ve şakalaştı diye devletler arası yakınlaşma beklediler.
Halbuki ilk günden bu yana çok belliydi. ABD'nin bir genel eğilimi var. Kimseyle yakınlaşma peşinde falan değil. Obama döneminden bu yana ABD mümkün olan en düşük ilişki düzeyini tercih ediyor. Masrafları kısıyor. Ateşe yaklaşmıyor. Mümkünse ateşi tutacak maşa arıyor. Obama Türkiye'ye asla yakın olmadı. Türkiye'yi Suriye'de kullanmak istedi. Aynı Obama uluslararası kurumları da önemsemedi. Ama bunu belli etmekten kaçındı. Ve kurumları kendi çıkarlarına uygun biçimde işletmeye çalıştı. Trump ise bunu açık etti. Kurumları kullanamayacağını anladığı için hepsini birden terk etti. Böylece eski ortaklarını da terk etmiş oldu. Halbuki yeni dönemde kimsenin uzun vadeli işbirliği kurmayacağını söyledik durduk. Bunu zaten ilk başlatan ABD. Neden şimdi dönüp Fransa'yla yakın dursun ki? Hiçbir anlamı yok.
Hep söylerim anlık görüntülere bakarak sonuçlar çıkarmak dış politika açısından son derece yanlış sonuçlar üretir. Liderlerin ne tür liderler olduğu, ne istediği ve ne dediğinin bir önemi yoktur. Liderler genelde içinde bulundukları şartlara uyum gösterme eğilimindedir. Aksini yapanlar kısa sürede sistem dışına itilir. Ayak uyduranlar varlığını sürdürür. Eğer Macron da bu hataya düşmüş ve Trump'a inanmışsa geçmiş olsun. Ama kolay kolay geçmeyecek.