Obezite; sağlıklı olmayı engelleyecek, yaşam kalitesini bozacak düzeyde vücutta yağ birikmesidir. Profesyonel sporcular hariç olmak üzere normale göre 30-35 kilodan fazla yağlanmaya bağlı kilosu olanlar; morbid obez ya da tedavi gerektiren hastalar olarak tanımlanmaktadır. Obezite sınıflaması halen vücut kitle indeksine dayalı olarak yapılmaktadır. 'Obezite ameliyatı kimlere yapılabilir?' diye sorulursa, işte burada vücut kitle indeksi devreye giriyor. Vücut kitle indeksi (VKİ) hesaplamalarına göre VKİ: 40 kg/m2 olanlara morbid obez diyoruz. Diğer bir grup ise o kadar fazla VKİ değerine sahip olmayan, yani ileri obez ama morbid obez olmayan gruptur. Bu ikinci grup biraz suistimale açık olabileceği için onu doğru sınıflamak gerekiyor. Kılavuzlara göre bu ikinci ameliyat olabilecek grup, yani VKİ: 35 kg/m2 ve beraberinde tip-2 diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, astım, artrit gibi ek hastalığı olanlar; sağlık otoritelerince tedavi edilmesi gerekli hastalar grubunda yer almaktadır.
GENLERİNİZ ÇOK ETKİLİYOR
Obeziteye yol açan nedenlerin başında yanlış yaşam tarzı geliyor. Bilinen en başlıca neden; fazla yemek ve yetersiz fiziksel aktivite olarak geçiyor. Bunlara ilave olarak tabii ki endüstriyel gıdalar, hava şartları, stres, uyku alışkanlıkları gibi çevresel faktörler ve bunların sonucunda yeniden kodlanan genetik yapımız yer almaktadır. Bu sebepler ışığında bakacak olursak; aile de önemli bir faktör. Annebabanızdan biri ya da her ikisi aşırı kilolu veya obez ise kilolu olma riskiniz daha fazladır. Ama tabii ki suçu hemen genlerinize atmayın; unutmayın ki burada temel sebep siz ve tercihlerinizdir. Bu faktörleri sıraladığımızda toplumumuzda kişileri suçlamaktan ziyade yaşam koşullarından da kaynaklı problemi ortaklaşa çözmemiz gerekmektedir.
KALP HASTALIKLARINA YOL AÇAR
Her türlü yaş ve sosyo ekonomik grubu etkileyen bu hastalık, kalp-damar hastalıkları açısından uluslararası bir yük haline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, 2005 yılında yayınladığı verilerde dünyada 400 milyon kişinin obez olduğunu ve 2015 sonunda bu rakamın ikiye katlanacağını öngörmüştür. Obezite tüm dünyada ülke ayrımı yapmadan son 50 yılın ve gelecek yüzyılımızın en önemli hastalığı olarak görülmektedir ve 10 yıl içinde en başta gelen ölüm sebebi olarak karşımıza çıkacağı varsayılmaktadır. Araştırmalara göre ortalama rakamlar hesaplandığında; obezite ve obeziteye bağlı hastalıklar sonucu insanların ömrünün 13 yıl kısaldığını görüyoruz.
DEPRESYON SEBEBİ
Obez kişilerde kilo artışı ile hareket kabiliyetleri azalmakta, böylece aynı kaloriyi alsalar bile kendi başına geri dönmeyen yağlanma olmaktadır. Sosyal yaşamdan uzaklaşma, cinsel bozukluklar, içe kapanma, depresyon gibi problemler kaçınılmaz hale gelmektedir. Bu kişiler; her türlü hareketleri ve yetenekleri fiziksel olarak kısıtlanan, adeta bedenlerinde tutsak yaşayan bireyler haline gelmektedir. Tedavi kararını verirken hekimler açısından en kritik bilgi son üç-beş yıl düzenli olarak ne kadar kilo alındığıdır. Eğer yakın geçmişte başarılı diyet uygulamaları varsa, tabii ki operasyon alternatifleri düşünmeden önce diğer alternatifler düşünülebilir. Ameliyat dışında diyet, hastanede yatarak enerji kısıtlaması ve balon uygulamaları gelmektedir. Görüldüğü üzere aslında tüm tedavi modaliteleri yemeyi kısıtlamaya yöneliktir.
EN GÜVENLİ YÖNTEM CERRAHLA SEÇİLMELİ
Obezite hastalarında özellikle VKİ 40'tan sonra cerrahi olmayan kalıcı kilo verme yöntemlerinin başarı oranı yüzde 1 düzeyindedir. Operasyon için engel hali olmayan istekli hastalarda; yeme kısıtlayıcı ve bağırsak emilim bozucu operasyonlara, yapılan incelemeler sonucunda hastaya göre karar verilmektedir. Obezite ameliyatı sonrası hayat daha başka bir hal alıyor, netice itibari ile diyet gibi geri dönüşü olan bir yola girmiyorsunuz ve bariatrik cerrahlar midenizde yapısal ve işlevsel değişikliklere imza atıyorlar. Önemli olan burada; cerrahınızın, size uygulayacağı bariatrik cerrahide mümkün olan en az değişiklikle, güvenli, etkili, kalıcı ve sonrasında hastanın yaşam kalitesini artıran metodu seçmesi gerekir.
OBEZİTE CERRAHİSİ KALBİ YORMAZ!
Obezite cerrahisi sonrası hastalar, hızlı ama planlı ve yoğun takip altında kilo verdikleri için kalp krizi riskiyle karşı karşıya değildir. Ancak halk arasında şok diyet olarak bilinen günlük kalori alımının plansız olarak düşürüldüğü ve vücudumuzda gerek su, gerek çeşitli mineral eksikliklerine sebebiyet veren diyetlerin kalbiniz başta olmak üzere birçok hayati organ sisteminize zarar verdiği yine bilimsel araştırmalarla bilinmektedir.