Ramazan ayının ilk haftasını geride bıraktık. Bu uzun günlerde oruç tutmak, elbette çok zor. Ancak doğru beslenmek; neredeyse 18 saat bulunan iki öğünün arasında geçen zamanı kolaylaştırmanın tek yolu. Bilim adamları, oruç tutmanın insan sağlığı açısından ne ölçüde faydalı olduğu konusunda detaylı araştırmalar yapıyorlar. Bu araştırmalar, orucun sayısız faydalarının listelenmesi ile son bulurken, herkesin oruç tutamayacağı gerçeğine de dikkat çekiyor. Peki kimler oruç tutamaz?
Şeker hastaları (diyabetliler)
Kalp yetmezliği olanlar
Kemoterapi alan hastalar
Ağır kansızlığı olanlar
Ağır karaciğer hastaları
Böbrek yetmezliği olanlar
Pankreatiti olanlar
Aktif mide veya oniki parmak ülseri olanlar
Midesi ameliyatla küçültülen hastalar
İshali olanlar
REFLÜSÜ OLAN HEMEN UYUMASIN
Reflü hastaları oruç tutabilir mi?
Mide hastalığı olanlar, oruç tutarken mutlaka uzman bir hekimden görüş almalılar. Özellikle reflü gibi hayat kalitesini ciddi anlamda düşüren bir rahatsızlığınız varsa iki kez dikkatli olmalısınız. Reflü hastalığının, dört farklı evresi vardır. Yemek borusunun alt ucunda aside bağlı hasarlanma olup olmadığı ve bu hasarın derecesi, hastalığın aşamasını belirlemede en önemli faktördür. Reflünün en ağır evresi, D evresidir. A evresi ise en hafif aşamadır ve bu tip reflüsü olanlar, kolaylıkla oruç tutabilirler. Reflü hastalarının az miktarda ve sık beslenmeleri tavsiye edilir. Oysa Ramazan orucunda, öğün sayısı sadece ikiye düşüyor ve her ikisinde de çok fazla yemek yeniyor. Aşaması oruç tutmasına engel olmayan reflü hastaları, sahurun ardından hemen uykuya geçmemeliler. Hafif reflüsü olanlar en az iki, ağır reflüsü olanlar ise en az üç saat beklemeliler.
Ülser hastaları oruç tutabilir mi?
Ülser şikayeti olanların, Ramazan ayından önce mutlaka hekime başvurmalarını öneriyoruz. Ülser hastaları günde en az bir kez mide koruyucu ilaç kullanmak zorundalar. Aksi taktirde ülser hastalığı ilerleyebilir ve ciddi problemlere neden olabilir. Ancak bu durum oruç tutmaya engel değildir. İlaç alım saatlerinin düzenlenmesi (sahur ve iftarda almak gibi), oruç tutmayı mümkün kılabilir.
KIZARTMALARDAN UZAK DURUN
Ülser ve reflü hastaları Ramazan ayında nelere dikkat etmeli?
İftar veya sahurda ağır yemekler yemeyin, yemeğin ardından hemen yatağa girmeyin. Bu durum reflü şikayetini daha da artırır.
Evre A reflüsü olanlar, ilaç alarak oruç tutabilirler. Doktorunuzun tavsiyesi bu aşamada çok önemli.
Kanama, darlık ya da deformasyon gibi komplikasyonları olmayan hastalar, eğer ülserleri tamamen iyileşmişse oruç tutabilirler. Ancak bu hastaların günde bir adet mide koruyucu ilaç almaları gerekiyor. İlaç alım saatleri, iftar ve sahur saatlerine göre ayarlanmalıdır.
Kuru baklagil tüketebilirsiniz. Kuru baklagillerin faydaları ile ilgili kaleme aldığım detaylı yazıma arşivden ulaşabilirsiniz.
Beyaz un ve şeker gibi rafine karbonhidratlardan uzak durun, hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar tercih edin. Bu hem kilo alımınız, hem de yemek sonrası rahat hissetmeniz için de çok önemli.
Sahurda kahve tüketmemeye çalışın. Kahvenin aşırı miktarda alınması idrar çıkışını artırarak gündüz boyunca su kaybına sebep olabilir.
Tencere yemeklerini tercih edin. Kızartmalardan uzak durun. Fırında pişen yemekler ikinci tercih, ızgara ise üçüncü tercihiniz olabilir.
Orucu mutlaka su ve çorba ile açın. Bunları bitirdikten sonra 15 dakika bekleyin ve sonra diğer besinlere geçin. Ramazan ayı ile ilgili detaylı önerilerimin bulunduğu yazıma arşivden ulaşabilirsiniz.
Yemeğin hemen ardından yatmayın. Reflünün şiddetine göre iki-üç saat bekleyin. Aksi halde ilacın faydası olmaz ve kanama, yutma güçlüğü, nefes darlığı ortaya çıkabilir.
Sahurda proteinden zengin gıdalarla beslenin. Bu, reflüyü azaltabilir.
ORUCUNUZU ÇORBAYLA AÇMAYA ÇALIŞIN
Su ihtiyacının daha da arttığı bu dönemlerde halsizlik, baş dönmesi, dikkat dağınıklığı gibi etkileri önleyebilmek için iftarla sahur arasında, kişiden kişiye değişen fakat ortalama 2-2.5 litre olan su ihtiyacını mutlaka karşılamak gerekir.
Hafif beslenerek geçirdiğiniz iftarla sahur arasına iki ara öğün ekleyerek rahatsız olmadan oruç tutmak mümkün. Böylece normal günlerde alıştığınız dört öğün beslenme düzenini de yakalamış olursunuz. Bu durum, yavaşlayan metabolizmanızı biraz daha hızlandırmanıza yardımcı olacaktır.
18 saat gibi uzun süreli bir açlık sonrası kan şekeri düşeceğinden iftar saatinde karbonhidrat ağırlıklı besinlere yönelim ve tüketilen miktarlar normalden fazla olacaktır. İftarda bir çorbayla orucu açıp 10-15 dakika bekledikten sonra ana öğüne geçmek; hem tokluk hissetmek, hem de fazla tüketimi engellemek açısından faydalı olacaktır.
KABIZLIĞI ÖNLEYEBİLMEK İÇİN İFTAR VE SAHURDA KURU MEYVE YİYİN
Sahurda tuzlu, yağlı ve unlu gıdalardan uzak durmak; gün içindeki su isteğinizi azaltacaktır. Bu beslenme şekli, normal zamanlarda da uymanız gereken bir sistemi ifade eder.
Sahuru kahvaltı gibi düşünebilirsiniz. Besin kalitesi yüksek yumurta, peynir, kepekli ekmek tüketmek; midede sindirimi geç olduğundan açlık hissinizi azaltacaktır. Bu gruba bir porsiyon ölçüsünde yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem) da ekleyebilirisiniz. Bu besinler de tok kalmanıza yardımcı olacaktır. Özellikle sahurda bir kase yoğurt yemenizi de şiddetle tavsiye ediyorum. Yoğurt adeta mucizevi bir besindir ve faydaları hakkında kaleme aldığım yazıma arşivden ulaşabilirsiniz.
Besin tüketiminin azalmasına bağlı olarak karşılaşılan kabızlık sorununu önlemek adına sahurda ve iftarla sahur arasında yapacağınız ara öğünlerde kuru meyve ya da meyve tercih edebilirsiniz. Su da bu süreçte önemli besin öğelerinden bir tanesidir. Liften zengin beslenmek, bağırsak sisteminin düzenli çalışması için son derece önemlidir. Bu sebeple sahur ve iftar öğünlerine liften zengin gıdaları eklemelisiniz.
Şerbetli tatlılar yerine meyveli ve sütlü tatlıları tercih ederek kilo kontrolünü sağlamış olursunuz.