Dünkü yazımda, AYM'nin günümüze kadar aldığı demokrasiye, hukuka, anayasalara ve kanunlara aykırı kararlarını örnek olarak özetlemiştim. Bu yazımda günümüzdeki AYM kararlarıyla ilgili değerlendirmemi sunuyorum:
1. Haşim Kılıç'ın 2007 Ekim'inde AYM Başkanlığı'na gelmesinden sonra artık AYM'de yeni ve demokratik bir dönem başlayacağından emin olarak milletçe memnun olduk. Gerçekten de bu dönemin ilk dört yılında Başkan Kılıç, demokrasiye ve hukuka sahip çıktı ve AYM'nin aldığı kararlar geleneksel yargısal aktivizm tavrının dışında oldu. Lâkin AYM, 12 Eylül 2010 Referandumu ile ilgili olarak CHP'nin müracaatı üzerine HSYK seçimlerinde 'tek oy kullanılması' şartını, yetkisini aşarak Anayasa'ya aykırı bulup iptal kararı verdiği için, HSYK, Yargıtay ve Danıştay üyelik seçimlerinde yargı içindeki kadrolaşmaya yol açmış ve bu illegal yapılaşmaya hizmet etmiş oldu.
Ne hazindir ki son iptal kararlarında, bu yanlış kararını düzeltmesi de bu hukuk dışı tutumunun ispatı olmuştur.
Lâkin AYM'nin 2011'deki bu yanlış kararı, HSYK ile ilgili olarak yeniden düzenlenmesi zorunlu hâle gelen Kanun'un çıkarılmasını gerektirmiştir.
2. AYM'nin 'Twitter' konusundaki son kararı bir hukuk skandalıdır ve bu hâliyle bir zamanlar Başkan Kılıç'ın karşı çıktığı '367 Kararı'ndan farkı yoktur. 'Bireysel başvuru'nun hukukî şartları Anayasa'nın 148. maddesinde ve Kanun'un 45. maddesinde açıkça belirtildiği hâlde, AYM Anayasa'yı ve Kanun'u hiçe saymış ve suç işlemiştir. AYM Başkanı Kılıç'ın bu konudaki açıklaması tatminkâr değildir ve doğru olmamıştır. Bu kararla, Cumhurbaşkanı Gül'ün ve AYM Başkanı Kılıç'ın iddia ettiklerinin tam aksine, kişilerin demokratik hak ve hukuku çiğnenmemiş; daha da önemlisi, antidemokratik ve jüristokratik elitist tahakküm dönemine yeniden dönmenin işaretleri verilmiştir. Diğer taraftan, bu uygulamanın millî güvenliğimiz bakımından ne büyük tehlikelere sebep olacağı izahtan vârestedir.
3. AYM'nin YSK kararlarına itirazları değerlendirmeye açık olduğu sinyali vermesi ise, demokratik hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır. Ayrıca, Anayasa'nın 79. maddesinin 2. fıkrasında aynen 'YSK'nın kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz' açık hükmüne rağmen bu eğilimin belirmesi, AYM'nin artık partizanlık ve yargı içinde yapılanma ihtimallerini gündeme getirmektedir.
4. AYM'nin HSYK ile ilgili son iptal kararında da teknik birçok hatâ bulunmaktadır.
Demokratik hukuk devletlerinin çoğunda iptal edilen hükümlerin carî olduğunu ve pekâlâ rahatça uygulanabildiğini söyleyebiliriz. Adalet Bakanı'nın fazla bulunan yetkileri kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Aslında bu iptal edilen Kanun, geçiş döneminde yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına katkıda bulunmuştur.
Diğer taraftan, bu yanlış iptal kararının, Başbakan'ın ve Adalet Bakanı'nın tenkitlerinden sonra verilmiş olması da mânidar karşılanmıştır.
5. AYM, bu dönemde ilk defa, daha önceki yargısal aktivizm dönemlerinde olduğu gibi, hiçbir yetkisi olmadığı hâlde, 'Yürütmeyi durdurma kararı' vermiş ve Anayasa'ya aykırı olarak yetki gaspında bulunmuştur. Bu uygulamanın Haşim Kılıç gibi hâlen hukuka ve demokrasiye saygılı olduğuna inanmaya devam ettiğim bir AYM Başkanı döneminde verilmesi, Türkiye ve kendisi için büyük bir talihsizliktir. Atatürk'ün deyişiyle 'Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir'. Bu temel düstur millî bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel düsturudur (Anayasa'nın egemenliği düzenleyen 6. maddesi).
'Hukukun üstünlüğü', aslâ 'hukukçunun üstünlüğü' demek değildir. Demokratik hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, devlet mekanizmasının adalet ve hukuk ölçüsüyle işlemesi anlamında kullanılır.