İstihbarat teşkilâtlarının verdiği hizmetler 'gizli'dir. Ülkenin güvenliğiyle ilgili istihbarat toplar ve gerektiğinde operasyonlar düzenler. Yapılan istihbarat hizmetlerinin hukuka uygunluğu hep tartışma konusu edilmiştir. Bu konudaki asıl denetçi, milletin kendisine güvenerek getirdiği Başbakanlar ya da Başkanlar'dır. Devlet nizamını ve millî güvenliği korumak için istihbarat hizmetlerinin gizliliğine azamî derecede riayet edilir.
İlk istihbarat teşkilâtları Türkler tarafından kurulmuşlardır. Modern anlamda ilk istihbarat teşkilâtı, Abdülhamid Han tarafından gayriresmî şekilde oluşturulmuş; daha sonra Enver Paşa tarafından 'Teşkilât-ı Mahsusa' olarak kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde Mareşal Fevzi Çakmak, 1926'da 'Milli Emniyet Hizmeti' teşkilâtını kurmuş; bu teşkilât daha sonra 'MAH' ve 'MİT' hâlinde devam etmiştir.
İmkânlarının
sınırlı olmasına rağmen bugün Türk 'Millî İstihbarat Teşkilâtı' (MİT), dünyanın büyük diğer istihbarat teşkilâtlarıyla boy ölçüşebilecek seviyededir.
***
Rahmetli
Fuat Doğu Paşa, modern
MİT'in asıl kurucusu olmuş ve değerli istihbaratçılar yetiştirmiştir. Bundan önceki
Müsteşar Emre Taner'i ve daha birçok yöneticiyi o yetiştirmiştir.
Hakan Fidan, tamamen dışarıdan ve genç yaşında
MİT'in başına getirilince önce endişe etmiştik. Lâkin
Fidan, tecrübeli
MİT kadrosunun da desteğiyle, birkaç önemsiz hatâdan sonra, çalışkanlığı ve zekâsıyla arayı kapattı. Bunda kendisini destekleyen
Başbakan'ın da payı büyüktür.
Bizce
Fidan'ın,
Görüşme Süreci ile ilgili önemli hatâları da oldu. Özellikle,
Apo, PKK-KCK-BDP konusundaki teşhislerinde fazla iyimser olduğu ortaya çıktı. Şimdi bunu telâfi etmesini ve gerçekçi olmasını bekliyoruz.
Ezcümle,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın çok çalışkan ve vatansever bir kişiliğe sahip olduğu ve
Türkiye için elinden gelen gayreti gösterdiği inkâr edilemez.
***
Türkiye'de son yıllarda yoğunlaştırılan terör olaylarının önemli bir kısmının arkasında
İsrail'in gizli servisi
MOSSAD'ın bulunduğu,
MİT tarafından açıkça tespit edilmiştir. Ayrıca,
İsrail'in kanlı
Gazze saldırısı ve Başbakan
Erdoğan'ın
Davos'ta açık şekilde
İsrail'e karşı tavır alması da dış politikanın çarkının
İsrail'in aleyhine dönmesine sebep oldu. Daha sonra
Mavi Marmara Gemisi olayı, bu olayların üzerine tüy dikti.
Son dönemde,
Suriye konusunda
ABD'nin beklentilerinin cevaplandırılmaması ve
Çin'le yapılan savunma sanayii anlaşması da
ABD ve
Batı çevrelerinde hoş karşılanmadı. Biz de
Batı'nın ve
İsrail'in
'Gezi Olayları'ndaki komplolarını unutmadık.
Bütün bu gelişmeler karşısında
MİT'in, diğer istihbarat teşkilâtlarıyla önceki gibi işbirliği ilişkilerini sürdürmesi mümkün olamazdı. Ancak,
ABD'deki bazı gazetelerin, yabancı bir ülkenin istihbarat teşkilâtını dillerine dolayarak yıpratmaya çalışmaları kabul edilemez. Bu, basın-yayın yoluyla da olsa açıkça içişlerimize karışmak demektir.
Siyonist Yahudiler ile
Evangelist Neocon'ların
Fidan'ı hedef alarak yürüttükleri bu yıpratma kampanyasının asıl hedefi
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve
Başbakan Erdoğan'dır.
Vatansever olduğunu söyleyen herkes
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın yanında yer almak zorundadır. Bu konuda aslâ tâviz verilemez.
***
Son olarak, başta
Başbakan Erdoğan ve
Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere dış politikanın dümeninde bulunan herkesin, son birkaç yıllık dönem zarfındaki diplomasimizi dikkatle düşünerek tezekkür etmesini tavsiye ediyorum. Dünya dış politika dengelerini iyi ve zamanında değerlendirebilmeli ve gerekli müdahaleleri yapmalıyız. Aksi takdirde geç kalmamız ve dünya gündeminin değerlendirilmesinde yanlış neticelere varmamız mukadderdir.