Dünkü Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetindeki bir fotoğraf beni çok güldürdü. Bodrum'un Gümüşlük beldesinde Gezi Parkı eylemine destek için 500 kişi Tavşan Adası'na kadar denizin içinde elele tutuşmuş zincir oluşturmuşlar ve yaklaşık 20 dakika süren bu 'muhteşem eylemi'(!) gerçekleştirmişler...
Ben de 'eylemciler'in çoğu ortadan nereye kayboldu diyordum. Meğerse tavalarını ve tencerelerini evde bırakıp Bodrum, Çeşme, Antalya'da, plajlarda, denizlerde, 60 liraya lahmacun yiyerek 'eylemlerini' devam ettiriyorlarmış... Düşünebiliyor musunuz? Rengârenk mayolar, şortlar içerisinde elele tutuşarak 'devrim' yapmak... Sizin devriminizi sevsinler e mi? Hangi devrimi kastediyorsunuz acaba? Bildiğimiz komünist-sosyalist devrimini mi; 'Burjuva Kemal' diye dedikodusunu yaptığınız ve istismar ettiğiniz 'Atatürk Dervimi'ni mi, yoksa CHP'nin milletin göğsüne ok gibi saplanan, tutucu 'devrimciliği'ni mi?...
***
Bu arada
Bodrum Gümüşlük eylemcileri,
Türkiye düşmanlarına nasıl âlet olup
Türkiye'ye ve
Türk Milleti'ne bir ayda milyarlarca dolar kaybettirdiklerinin farkındalar mı? Geceliği 300 liralık 5 yıldızlı otellerde sefa sürerken, onbinlerce esnafı ne derece mağdur ettiklerini ve iflâsın eşiğine getirdiklerini biliyorlar mı?...
Bir de tutturmuşlar
'eli palalı adam' diye... Adam aslında elindeki zırh denilen âletle et doğrayan genç bir usta. Bir aydır şiddet eylemlerinden çektikleri gırtlağına kadar gelmiş olacak ki, yeniden saldırıya mâruz kalınca elindeki zırhla dükkânından dışarıya fırlıyor. Ancak, niyeti eylemcileri kesmek değil; nitekim eylemciye elindeki âletin kesmeyen tarafıyla vuruyor. Uğradığı ağır tahrike rağmen hiç şüphesiz bu esnafın yaptıklarını tasvip etmiyoruz. Suç işlemiştir fakat hâkim tutuksuz yargılanmasını uygun görmüştür. Neticede elbette cezasını çekecektir.
Lâkin, öldürülen, yaralanan insanlarımız, polislerimiz ne olacak? Tahrip edilen, yakılan, yıkılan, yağmalanan binlerce araç, bina, tesis ve dükkânın hesabını kim verecek?... Siz şimdi sahillerde güneşlenirken, benim mâsum, mağdur esnafım evine götürecek ekmeğini bulmaya çalışıyor. Büyük kısmı
CHP partizanı,
BDP'li,
Komünist Partili,
İşçi Partili,
DHKP-C'li,
TİKKO'lu terörist ve bir avuç sözümona
'yeşilci',
'ulusalcı' papuçlarımın devrimcisi...
***
Açıkça, bir defa daha altını çizerek tekrarlıyorum:
Türkiye'de, solcu geçinen, halkın değerlerine ters düşen, demokrasi düşmanı bu
faşistlerin seçimle iktidara gelmesi mümkün değildir.
Adamlar alışmışlar darbeyle iktidara gelmeye... Darbe örgütleri kurup askeri isyana teşvik edeceksin; uydurma mahkemelerde mahkûm ettirip er meydanında bir türlü yenemediğin siyasî rakiplerini alçakça astıracaksın. İşte, tepeden inmeci, halktan ve değerlerinden kopuk
CHP'nin hâli budur.
CHP, arada demokrat maskesini takarak sûret-i haktan görünmeye çalışsa da kromozomlarına işlemiş darbecilik bazen çirkin yüzünü gösteriyor. Geçen yıl
Cumhuriyet Bayramı törenleri esnasında
CHP İl Başkanı'nın generallere
'Sizin koruyamadığınız Cumhuriyeti biz koruyoruz' diye bağırmasını başka nasıl izah edersiniz?
Gezi Olayları'nda da
CHP açıkça şiddet eylemlerinin içinde bulunmuş ve bu eylemleri kullanarak seçilmiş iktidarı devirip antidemokratik şekilde yönetimi gasp etme rüyaları görmüştür.
Mısır'daki darbe kepazeliğine önce tepki gösteren
Kılıçdaroğlu, daha sonra mırın kırın etmeye başlamıştır.
Şu hakikati herkesin bilmesi gerekiyor:
Türkiye'de artık demokratik rejim yerine oturmuştur. İktidara gelmenin yegâne yolu, halkı sevgisini ve desteğini kazanarak seçimlerden galip çıkmaktır.