Demokratik hukuk devletinde karşılıklı 'kontrol' ve 'dengeleme' sistemi olmadan memleketin iyi yönetimi mümkün değildir. Devlet idaresinde hukukî esaslar ve denetim sistemi bulunmazsa, yönetimde aksama, devleti meydana getiren erklerin dengesizliği ortaya çıkar.
İcracılığı kuvvetli, hızlı çalışan, pratik ve pragmatik yöneticiler, genellikle hukuku ve denetim-teftiş sistemini lüzumsuz, çalışmalarını uzattığı için engelleyici bulurlar. Lâkin, bu mekanizmaları düzeltmek yerine toptan kaldırmayı düşünmek, devlet yönetiminde ve demokratik rejimde ciddi yaralar açar.
İdarî reform namına 'teftiş kurulları'nı kaldırmak ve 'Sayıştay'ın yetkilerini tırpanlamak, ülkeyi altından kalkamayacağı meselelerle karşılaştırır. Teftiş ve denetim, yerinde kullanılırsa, yönetime ayakbağı olmaz; bilâkis icraatın teminatı olur.
***
Rahmetli
Özal, bazen hukuku zait bulur, müfettişlerden de hoşlanmazdı.
DPT Müsteşarlığı'ndan sonra,
12 Mart'ın solcu
Hükûmeti,
DPT'ye müfettişlerini yollayınca, antipatisi kızgınlığa dönüştü.
Başbakan olduktan sonra haklı olarak siyasallaşmış
Anayasa Mahkemesi'nden de şikâyet etti ve çok çile çekti. Başbakanlığında
Türkiye'nin en radikal
'idarî reformu'nu yapıp, devlet teşkilâtını,
Başbakanlıktan başlayarak değiştirmiştik. Lâkin merhum
Özal,
'teftiş ve denetim' sistemini değiştirmeyi, ortadan kaldırmayı düşünmedi; bilâkis bana
'Başbakanlık Teftiş Kurulu'nu kurdurdu. Zira, yeterli teftiş ve denetimi olmayan devlet sisteminin çökeceğini çok iyi idrak etmişti.
***
Erdoğan Hükûmeti 10.5 yıllık iktidarında önemli
'idarî reformlar' yaptı. Son
'Büyük Şehir Belediyeleri Kanunu'ndaki açmazlar bir yana konursa, bu dönemde başta belediyeler olmak üzere mahallî idareler güçlendirilmiştir. Ancak, bazen aceleci davranıldığı ve hatâlar yapıldığı görülmüştür. Hayatının 40 yıldan fazlasını devlet hizmetinde geçiren tecrübeli bir uzman sıfatıyla, iyi niyetinden emin olduğum ve başarılarından gurur duyduğum değerli
Başbakanımın bu konuda naçizane dikkatini çekmek istiyorum. Tespit ettiğim şu hususları, sadece teorik reformcularla değil, işin erbabı ile görüşmelidir.
1. Önce,
Abdülhamid Han'ın kurduğu, teftiş ve denetim hizmetleri dışında, devlete idareci yetiştiren
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu ile gene aynı özelliklere sahip
'Hesap Uzmanları Kurulu'nun ve
'Gelir Kontrolörleri Kurulu'nun kaldırılması, fevkalâde yanlış ve devlete zarar veren bir uygulama olmuştur. Teftiş ve denetim elemanlarının birleştirilmesi bu yanlış uygulamayı telâfi edemez.
2. Gene, bütün bakanlık teftiş kurullarının kaldırılması da doğru olmamıştır. Hâlen,
Devlet Denetleme Kurulu,
Başbakanlık Teftiş Kurulu,
Mülkiye Teftiş Kurulu haricinde bütün kurullar kaldırılmış ve devlet, teftiş ve denetimini sadece
Sayıştay'a bırakmıştır.
3. Lâkin,
Sayıştay başarılı
Başkanı'na rağmen kendi hâline bırakılmıyor.
- Evvelâ şu bilinmelidir ki
Sayıştay bir denetim organıdır, teftiş değil.
- Denetimde asıl olan bütçenin denetimidir. Bu denetim mali denetim, hukuka uygunluk denetimi ve performans denetimi şeklinde yürütülür. Denetçiler yerindelik denetimi yapmazlar, yapmamalıdırlar.
- 5018 ve 6085 sayılı
Sayıştay kanunlarında yetkileri tırpanlanmış bir
Sayıştay isteniyor. Bu yetki kısıtlaması haklı olarak
AYM tarafından iptal edildi.
-
'Sayıştay Savcısı' sistemi, yetkileri genişletilerek kullanılmak istendi.
- Bütün bu aksamalar sonucunda
TBMM'ye 2012 raporlaması yapılamadı.
Netice olarak, bu açmaza
Başbakan'ın bizzat el koymasını diliyoruz.