Yunan Basını, Yunanistan Başbakanı Samaras'ın, ekonomik krizden çıkış için Ege Denizi'nde petrol ve doğalgaz aramaya karar verdiğini yazıyor. Komşu'nun, ekonomik kriz bakımından ne derece zor durumda olduğunu biliyoruz. Lâkin eğer bu haber doğruysa, Yunanistan başını, ekonomik krizden çok daha önemli bir siyasî krizle belaya sokmak üzeredir.
Yunanistan ile aramızdaki en eski, ciddî ve kangrenleşmiş mesele, Ege Denizi'nde kara suları, kıta sahanlığı ve FIR hattı meselesidir. Yıllardır bütün Dışişleri ve Genelkurmay brifinglerinde, Yunanistan'ın kara sularını, açık denizlerdeki gibi 12 mile çıkarması hâlinde, Türkiye'nin Ege'de nasıl 'hapsedileceği' ve Türk gemilerinin Ege'den geçerken nasıl Yunanistan'dan izin alması gerekeceği, haritalar üzerinde gösterilerek anlatılır.
Hava sahasındaki 'FIR Hattı' da bundan farklı değildir. Ayrıca, kıta sahanlığındaki, başta petrol ve doğalgaz olmak üzere menfaatlerimize sahip çıkma mecburiyetimiz vardır.
Yunanistan'ın Ege Denizi'ni bir 'Yunan gölü'ne çevirecek haksız taleplerine karşı, Türk Hükûmetleri, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı, Yunanistan'ın bir 'emrivâki' ile kara sularını 12 mile çıkartmasını 'casus belli' (savaş sebebi) saymış ve caydırıcılığı sağlamak için bunu bir Meclis Kararı ile tahkim etmiştir.
***
1987'de, merhum
Özal'ın
ABD'deki bypass ameliyatını fırsat bilen
Papandreu'nun blöfünü görerek üzerine gittiğimiz sırada, zamanın
Genelkurmay Genel Sekreteri'nin hatâlı bir beyanatı yüzünden endişeye kapılan
Özal,
Türkiye'ye dönmeden
İngiltere'de erken bir açıklama yapmıştı. Bu yüzden, blöf yapan
Yunanistan'ı
Ege'de köşeye sıkıştırmışken elimizden kaçırmıştık. O zaman
Devlet Bakanı ve
Dışişleri Bakanı Vekili sıfatıyla
'Kriz Masası'nı yönetirken, yanlış çıkışların
Türkiye'ye neler kaybettirdiğini, bizzat müşahede etme imkânı bulmuştum. Rahmetli
Özal da
Türkiye'ye döndüğünde,
Ege sorununda önemli bir fırsatın kaçırıldığını üzülerek görmüştü.
***
Aslında
Ege sorununun altında
Lozan'daki noksanlıklar ve
12 Ada'nın
2. Dünya Savaşı'ndan sonra alınmamasındaki basiretsizlik yatmaktadır.
Ege'de, kara suları, kıta sahanlığı ve FIR hattı konularında verilecek en ufak bir tâviz dahi
Türkiye'yi çok zor duruma düşürecektir.
Yunanistan'ın kendi kıta sahanlığı ve kara suları olan 6 mil dışında
'Münhasır Ekonomik Bölge' ilân etmesi, hukuken de fiilen de imkânsızdır. Aksi takdirde
Türkiye ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır.
Türkiye'nin terörle uğraşması ve diğer meseleleri,
Yunanistan'ın emrivâkilerine göz yumması sonucunu doğurmaz. Nitekim
Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu konuda gereken açıklamayı yapmıştır.
Yunanistan, içinde bulunduğu ekonomik krizi istismar ederek dünyayı kendisine acındırmayı hesaplıyorsa, bu hesaplarında çok acı şekilde yanıldığını görecektir.
Bu arada, iki ülkenin teknik, askerî ve siyasî ekiplerinin en kısa zamanda bir araya gelerek
Ege Sorunu konusunda kalıcı bir çözüm yolu bulması lâzımdır.