Sevgili okuyucular, bu Pazar sohbetinde sizinle CHP'nin mahkeme baskını konusunda dertleşmek istiyorum. Geçtiğimiz Perşembe günü, Silivri'de görülen Ergenekon Örgütü davasında CHP'liler, marksist Ergenekoncu İşçi Partisi ve şiddet yanlısı paramiliter örgütlerle birlikte Ağır Ceza Mahkemesi'ne baskın düzenlediler.
Bu rezaletin neresi hukuka uygundur?
Efendim, bu eylem her bakımından hukuka aykırı bir şiddet hareketidir. Her fırsatta hukuktan ve yargıdan söz eden bir Ana Muhalefet Partisi'nin mahkemeyi basma teşebbüsüne dünyanın hiçbir demokrasisinde rastlayamazsınız. TV'lerdeki Silivri baskını görüntüleri bana, 1789 Fransız İhtilâli'nde çapulcuların Bastilla hapishanesini basmasını çağrıştırdı. Gazeteler bu rezaleti, 'Silivri Meydan Savaşı', 'Ergenekon Kuşatması' gibi manşetlerle verdiler. Düşünebiliyor musunuz? Partilileri ve militanları toplayıp davanın görüldüğü mahkemeyi işgale yelteniyorsunuz. Bu eylemin failleri açıkça suç işlemişlerdir.
Anayasa'nın 138. maddesine göre, hiç kimse bağımsız mahkemelere tesirde bulunamaz. Bu ülkede, görülmekte olan davalar hakkında köşe yazısı yazanlar veya beyanat verenler hakkında dava açılırken, her gün yargıya sövüp sayanlar, mahkemeleri işgale kalkışanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Hem de hiç sıkılmadan jandarmanın biber gazı kullanmasından ve tazyikli su sıkmasından şikâyet ederek...
Açıkçası CHP ve solcular, siyasallaştırarak yıllardır kullandıkları yargıyı, artık kendi siyasî çıkarlarına hizmet etmediği için yıpratmaya çalışıyorlar.
Hani derin devlete karşıydınız?
Efendim, CHP jakobenizmi ve ulusalcı tâife yıllar yılı 'derin devlet' diye tutturmuş gidiyordu. Susurluk olayında demokrat kesildiler ve mangalda kül bırakmadılar. 'Kontrgerilla' diye başladılar 'derin devlet' diye devam ettiler.
Lâkin, 'derin devlet'in ucu kendilerine dokununca bir anda Ergenekon Örgütü'nün savunucusu hâline geliverdiler. Zira, savcılar ve mahkemeler zülfüyâra dokunmuş; çoğunluğu CHP'li ve solcu Ergenekoncuların yakasına yapışmıştı. Bu yüzden davanın başlangıcından itibaren güvenlik güçlerini, savcıları ve hâkimleri karalamaya çalıştılar; yargılamaya çamur atıp esas meseleyi örtbas etmeye uğraştılar. Halbuki, davanın başlangıcında henüz kendi kontrolleri altındaki HSYK tarafından atanan savcılar ve hâkimler vardı.
Böylece, CHP, İP ve diğer siyasî partiler ile Ergenekon ve darbe taraftarı örgütler, darbe ortamı oluşturmak için uğraşan, bu yolda cinayet işleyen antidemokratik bir gizli örgütün ortakları hâline geldiler.
Demokraside dönüm noktası
Şu hususu altını çizerek belirtelim ki, Ergenekon Davası, Türk demokrasisinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu örgüt ve bağlantılarını ortaya çıkaran güvenlik güçlerini, savcıları ve hâkimleri bu millet daima şükranla anacaktır.
Eğer Ergenekon ve Darbe yargılamaları yapılmasaydı, Türkiye militarist vesayet rejiminden kurtulamaz; darbeler ve fâili meçhûl cinayetler devam ederdi.
Silivri baskınına katılmaktan son anda vazgeçen CHP lideri Kılıçdaroğlu ve ekibine, daha fazla gecikmeden artık demokratik çizgiye gelmelerini tavsiye ediyorum. Beni dinlemiyorlarsa, kendi ekiplerinden Hurşit Güneş'e kulak versinler.