'Türkiye'de halkın nabzını en iyi tutan kimdir?' sorusunun cevabı, hiç tereddüt etmeden 'Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Bazı solcu ve liberal yazarlar, Başbakan Erdoğan'ın gittikçe sertleştiğini, hattâ demokrasiden uzaklaştığını iddia ediyorlar. Zaten CHP liderine bakarsanız, Erdoğan kural tanımaz bir 'despot'tur.
Halbuki, son on yıllık AK Parti İktidarı'nda yapılanlar ortadadır. Başbakan Erdoğan ve ekibi, daima demokrasiden yana olmuş ve her icraatlarında 'ileri demokrasi'ye ulaşmak için ciddî adımlar atmışlardır.
Terörle mücadele konusunda kendisini 'aydın' olarak takdim eden bazı câhil ve kötü niyetliler, AK Parti İktidarı'na vakit kaybettirmişler; ancak son bir yıllık dönemde gerçekleri teşhis eden Erdoğan doğru tedbirleri ve yöntemleri uygulamaya koyarak terörü süratle tasfiye başarısı göstermiştir. Buna mukabil, iyice bunalan ve köşeye sıkışan terör örgütü ve destekçileri, PKK'nın tamamen yok olmasını engellemek için 'Açlık Grevi Komedisi'ni başlatmışlardır.
***
Başbakan Erdoğan, açlık grevleri başlayınca, '
Devlete şantaj yapılamayacağını' söylemiş; hakikaten bir '
ölüm orucu' olmadığını ifade ederek bu trajikomik olayın gerçek yüzünü göstermiştir.
Cezaevlerinde,
PKK-KCK-BDP tarafından devlete şantaj yapmak için düzenlenen açlık grevleri, ırkçı-bölücü teröristlerin terör eylemlerini bu defa cezaevlerinde gerçekleştirerek açlık grevi propagandasıyla çok sayıda genç insanın ölmesini istediklerini göstermiştir.
Bu arada, terör suçlularını yönlendirenlerin '
kuzu kebabı' yedikleri polemiği başlayınca, bazı
BDP milletvekillerinin de -bu defa ciğer kebabı yiyerek- açlık grevine(!) başladıkları görülmüştür.
68 gün gibi uzun bir dönemde burunları bile kanamadan güya açlık grevi yapan teröristler, sonunda teröristbaşı
Apo'nun talimatı üzerine bu trajikomik eylemlerine son vermişlerdir. Bu arada, eylemlerine son verdikleri için teröristlere teşekkür edilmesini milletimiz hiç hoş karşılamamıştır.
***
Aslında bu soytarılığın başlangıcından beri, neticenin bu şekilde olacağı belliydi. Bu konuda
Başbakan Erdoğan'ın bütün söyledikleri doğru çıkmıştır. Gerçekte hiçbir '
açlık grevi' ya da '
ölüm orucu' yapılmamıştır. Bütün bu trajikomik tabloya hiçbir şekilde inanmayan ve gerçekleri gören, sadece
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Ne yazık ki, kendi ekibindeki bazı yöneticiler dahi oynanan oyunu tam olarak fark edememişlerdir.
PKK-KCK-BDP ve
Apo'nun bu açlık grevi eylemi, tam bir fiyasko ile neticelenmiştir. Daha önce '
Devlete şantaj yapılamaz' başlıklı yazımda ifade ettiğim gibi,
Başbakan Erdoğan'ın sayesinde devlete şantaj yapılamamış ve teröristler ile destekçileri avuçlarını yalamışlardır. Şöyle ki;
Teröristbaşı'nın tahliyesi veya ev hapsine alınması şöyle dursun, idamı bile gündeme getirilmiştir.
Operasyonlar ve yargılamalar durdurulmadığı gibi, eşkıyayı tenkil faaliyetleri daha da hızlandırılmıştır.
Anadilde eğitim söz konusu edilmemiştir. Anadilde savunma hakkı ise zaten açlık grevi komedisinden önce
AK Parti Kongresi'nde ilân edilmişti.
***
Bu olay sonucunda ortaya çıkan gerçek,
Apo'nun hâlâ '
önder'(!) olarak terör çetesini yönettiği ve özellikle
BDP'nin hiçbir yetkiye ve iradeye sahip olmadığıdır. Lâkin, bu sonuçtan hareketle terörü sonlandırmak için
Teröristbaşı ile müzakereye kalkışmak, tamamen çözülmekte olan terör örgütünü canlandırmaktan başka netice vermez. Bu hamakatı savunanlar çıkabilecektir; ancak
Başbakan Erdoğan'ın sonu ihanete varacak böyle bir hatâya kesinlikle izin vermeyeceğine inanıyorum.
Açlık grevi komedisi karşısındaki isabetli tutumundan dolayı
Başbakan Erdoğan'ı alkışlıyorum.