Muhalefetin ve medyanın yapılan yanlış icraatı eleştirmesi normal karşılanmalıdır. Bu eleştiriler yapıcı olursa ve Hükûmet'in iyi niyetli denetimine yönelirse, Türk demokrasisi için son derece faydalı olur. Ancak ne yazık ki muhalefet ve medya, haksız eleştiriler ve yıkıcı yöntemlerle siyasî denetimden ziyade kafa karıştırıcı olmaktadır. Bu yüzden de muhalefet ve medyanın bir kısmı, iktidarı denetlemekte yetersiz kalmakta; bunun neticesinde de iktidardaki AK Parti yıpranacağına bilâkis puanını arttırmaktadır.

Türkiye'de olumsuz gibi gösterilmek istenen son üç olay vardır:
Bunlardan birincisi, terör olaylarının tırmanışta gibi gösterilmesidir. Gerçekten de son bir aylık dönemde terör saldırıları ve bu saldırılırda şehit düşen güvenlik mensuplarının sayısı artırmıştır. Lâkin, olaylara daha yakından bakıldığında, Türkiye'de 30 yıldır ilk olarak terörün sonuna bu kadar yaklaşıldığı ve terör örgütünün artık dağılmak üzere olduğu görülecektir.
İkinci olay, iki yıldır devam etmekte olan Balyoz Darbe Planı Davası'nın karara bağlanmasıdır. Bazıları bunu, yargıya indirilmiş bir balyoz olarak nitelendire dursun, bu tarihî hükümle Türkiye'de ilk defa bir darbe teşebbüsü yargılanmış ve militarist vesayet sona ererken demokratik sistem de rüştünü ispat etmiştir.
Üçüncü olay, eğitim sisteminde gerçekleştirilen yapı değişikliğidir. Bu konuda bazı noktalara itiraz etmekle beraber, yeni sistemin, 28 Şubat Darbe Dönemi'ndeki 'kesintisiz eğitim' dayatmasını ve imam-hatip okullarıyla beraber bütün meslekî-teknik öğretimi çökertmesini önlediğini kabul etmek gerekir. Görüldüğü gibi, en çok tartışılan ve eleştirilen konularda dahi olumlu gelişmeler kaydedilmiş ve tarihî dönüm noktaları yaşanmıştır.

***

Türkiye'deki muhalefet ve medyanın haksız ve maksatlı iddialarından sıyrılıp, Türkiye'yi ve mevcut icraatı dış kamuoyunun indinde değerlendirdiğimizde ortaya çok farklı bir tablo çıkmaktadır.
Nobel ödüllü ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore, Türkiye'ye övgüler yağdırarak, 'Keşke küresel ekonomi de Türkiye ekonomisi kadar iyi gitseydi. Şu an asıl AB Türkiye'ye katılmak istemeli' diyor (Star Gazetesi). Gene dünkü Star'da, Portekiz Başbakanı Passos Coelho, 'Keşke Türk Hava Yolları bizim hava yollarını almak için talip olsaydı, bunu çok isterdik' diyor.
Dünyaca ünlü uluslararası ilişkiler uzmanı ve jeo-stratejist George Friedman'a göre; Türkiye 21. yüzyılın süper güçlerinden birisi olacak. 2020'de Türkiye ilk 10 ekonomi arasına girecek; 2040'larda süper güç olacak. Bu arada Friedman bir noktada uyarıyor: 'Bütün bu senaryo, ancak ülkenin iç istikrarını koruması durumunda gerçekleşebilir'.
Gene geçen yıl, ABD'li ünlü fütürolog James Canton, 'Türkiye, atacağı adımlarla ilk modern Müslüman süper güç olarak tarihî açıdan önemli bir rol üstlenecek' diyor. Ayrıca Canton, çok yakında Türkiye'nin liderliğinde herkesi kucaklayan ve tüm dünyaya barış getiren büyük bir Türk-İslâm Birliği'nin kurulacağını söylüyor. New York Times gazetesi, 2016'da ABD'nin eski gücünü kaybedeceğini ve Türkiye'nin AB'nin süper gücü hâline geleceğini yazıyor.
Den Haag'ın yayınladığı '2041'de Türkiye: Geleceğe Bakış' raporuna göre 30 yıl sonra Türkiye'de kişi başına düşen gelir 35 bin doları aşacak, deniliyor.
İsrail Başbakan Yardımcısı Mofaz da 'Türkiye'nin bölgesinde bir süper güç hâline geldiğini artık anlamalıyız', diyor.
Komşumuz Yunanistan'da yayınlanan yazılar arasında, 'Eskiden olduğu gibi bizi Türkiye ve Erdoğan idare etsin' diyenlerin olduğunu görüyoruz.
Bu misâlleri çoğaltmak mümkündür. Kim ne derse desin, Türkiye iyi yoldadır ve daha iyi olacak bir istikbale karşı hızla ilerleyecektir. 21. yüzyıl, inşallah bizim yüzyılımız olacaktır.