Türkiye'nin, millî menfaatleri ve güvenliği için her türlü fırsattan faydalanması gerekir. Değişen siyasî konjonktür değerlendirilmeli ve terörle mücadelede neticeye ulaşabilmek için güvenlik güçlerinin kullanılması yanında diplomatik imkânlardan da yararlanılmalıdır. ABD ile bu konuda yapılan işbirliğine ilâve olarak Barzani-Talabani ikilisi ile kurulan temaslar da önemlidir.
Ancak, bu ilişkilerden faydalanılırken prensip olarak Türkiye'nin terör üzerinde kurduğu baskı daima ön planda tutulmalıdır. Zira, son çeyrek asırlık dönemde terörle mücadele incelendiğinde güvenlik güçlerimizin bastırması neticesinde, terörü koz olarak kullanmaya çalışan güçlerin geriye çekildiği görülmüş, yani 'zor' oyunu bozmuştur.
Türkiye'deki etnik bölücülerin, PKK-KCK terör örgütü desteğinin haricinde Irak'ın kuzeyindeki Bölgesel Kürt Yönetimi'nden de destek aldıkları ve stratejik müttefikimiz ABD'nin zaman zaman terörü Türkiye'yi dize getirmek için dış politika unsuru olarak kullandığı bilinmektedir.
Uzağa gitmeye lüzum yok. Barzani yönetimi terör örgütünden sadece lojistik desteğini bile çekse, örgütün bölgede tutunması imkânsız hâle gelecektir. Talabani ile Barzani siyaset literatüründe "Ortadoğu'nun rakkaseleri" diye adlandırılır. Özellikle Talabani'nin geçirdiği evreleri yakından takip edenler O'na niçin bu ismin takıldığını bileceklerdir. Bu itibarla bir ucu Talabani'ye ve Barzani'ye dayandırılacak terörle mücadele politikasına çok dikkat etmek gerekecektir.
Diğer taraftan Barzani'nin nihaî hedefinin Kerkük merkezli bağımsız bir devlet kurmak olduğu ve "Büyük Kürdistan" hayaliyle Türkiye'deki etnik bölücülerle rahatlıkla aynı çizgiye gelebileceği unutulmamalıdır.
***
Önceki gün
Sabah Gazetesi'nde verilen haberde,
Barzani'nin eylem planına göre; bayram sonrasında bir heyet oluşturularak
PKK'nın
Kandil'deki ve
Avrupa ülkelerindeki yöneticileriyle görüşmeler yapılacak;
PKK'dan
Türkiye'deki silahlı güçlerini çekerek süresiz ateşkes ilân etmesi istenecek,
PKK kampları boşaltılarak yerlerine peşmerge muhafız alayları yerleştirilecek ve silah bırakacak olan
PKK'lılara
Süleymaniye ve
Erbil'de oturma hakkı verilecektir.
İlk bakışta olumlu gibi görünen bu planda, birçok soru işaretleri bulunuyor. Çünkü,
PKK'ya karşı çıkan
Barzani yönetiminin samimi olması inandırıcı görünmüyor. Nitekim,
Barzani istediği takdirde
PKK militanlarını ve kamplarını kısa sürede
Türkiye'nin aleyhinde bir tehdit unsuru olarak kullanabilecektir.
BDP ve
DTK'lı bir heyet teşkil edilerek
Kuzey Irak'a giden
Selahattin Demirtaş,
Gültan Kışanak ve
Aysel Tuğluk'un
Talabani ile de bir araya geleceği ve
"Ateşkes"! sağlayabilmek için devreye girmesini isteyecekleri bildiriliyor.
***
Rakkaselerin oyununa gelmemek için çok dikkatli olmak zorundayız. İşin aslı,
PKK'nın köşeye sıkıştırılması ve dağıtılmak üzere oluşudur. Bu tip gayretlerin
PKK'nın ortadan kaldırılmasını önlemeye dönük olduğu unutulmamalıdır.
Bu durumda
Türkiye'nin yapması gereken, bir taraftan buna benzer temaslarda bulunarak fırsatları değerlendirmek, bir taraftan da güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini hiçbir şekilde azaltmadan devam ettirmektir. Esasen etnik bölücülerin oyunları da ancak bu şekilde bozulabilecektir.
Eğer
Barzani ile
Talabani'nin oyunlarına gelirsek ve
PKK silah bırakmadan güvenlik güçlerinin mücadelesine ara verirsek, hele
KCK üzerindeki takibatı kesersek çok büyük yanılgılara düşmüş ve zaman kaybına uğramış oluruz.