Afrika Boynuzu'nun bahtsız ülkesi Somali'de bir insanlık dramı yaşanıyor. Bütün Dünyanın gözü önünde, çoğunluğu çocuk, binlerce Somali'li açlık yüzünden can veriyor. Altı gün önce kavuştuğumuz Mübarek Ramazan ayı ile birlikte nefislerimiz açlık ve susuzlukla mücadele içine girerken, bu mücadele Somali'li dindaşlarımız açısından çok daha farklı anlamlar ifade ediyor. Oradaki insanlar için açlık ve susuzluk, buralarda olduğu gibi sahur-iftar arasındaki süreyle sınırlı değil. Ne zaman biteceği bilinmeyen ve çoğunlukla da ölümle neticelenen bir 'açlık orucu' bu...
10 milyona yakın nüfusu ve düşük gayrisafî millî hâsılasıyla Doğu Afrika'nın en yoksul ve az gelişmiş ülkelerinden olan Somali, sadece açlık ve kıtlıkla değil, hükûmet güçleri ile El Kaide taraftarları arasında süregelen iç savaşın da pençesinde kıvranıyor. 1969 yılında askerî bir darbe ile ülkenin başına gelen sosyalist Muhammed Siyad Berri'nin acımasız yönetiminden fazlasıyla çeken Somali halkı, bu diktatörün 1991 yılında devrilmesinin ardından, bu defa da ülke yönetimini ele geçirmek isteyen muhalif grupların yol açtığı çatışmalarla karşı karşıya kalmıştı. Aradan geçen 20 yıl süresince iç çatışmalardan muzdarip olan Somali'nin şimdi de şiddetli açlık ve kıtlıkla boğuşuyor olması içimizi acıtıyor.
***
Nüfusunun neredeyse tamamı
Müslüman olan
Somali,
İslâmiyet'le
Hicret'ten önce tanışmıştır.
Mekke'deki müşriklerin zulmünden kaçan Müslümanlar, adâletiyle tanınan
Habeş Kralı Necaşi'ye giderken, ilk olarak bugünkü
Somali topraklarında bulunan
Zeyla şehrine gelmişler; buranın halkı tarafından tanınan, sevilen ve benimsenen
İslâmiyet de kısa süre içinde
Afrika'nın bir çok bölgesine yayılmıştır.
Somali ilk önce
Osmanlı'nın
Habeş Eyaleti içinde idi. Bu Eyaleti 1555'te
Yemen Beylerbeyi Özdemir Paşa kurmuştur.
Habeş Eyaleti'ne bugünkü
Etiyopya,
Somali,
Eritre ve
Cibuti dahil bulunuyordu. Bu Eyalet 1916 yılına kadar, yani dört asra yakın varlığını devam ettirmiştir. Demem odur ki, biz
Türkler ile
Somali arasında tarihe dayalı bir ilişki ve sıcaklık vardır. Hemen burada Somali'ye dair bir hatırâmı nakletmek istiyorum.
1987 yılında
Dışişleri Bakanlığı'na vekâlet ederken,
Türkiye'yi ziyareti esnâsında
Somali Cumhurbaşkanı'na refakat etmiştim. Bana, 16. asırda
Türk denizcilerinin,
Somali'nin yollarını, kanalizasyon sistemini ve bütün altyapısını kurduklarını anlatmıştı. O zaman bunları bilmediğim için çok utanmıştım. O yıl
Somali Cumhurbaşkanı Türkiye'yi sadece 1 milyon dolar civarında borç istemek için ziyaret etmişti. Bu konuda,
Başbakan Özal'ın direktifiyle müzakereyi ben yürütmüştüm. Misafir Cumhurbaşkanı ve yanındaki heyeti
Topkapı Sarayı'na götürdüm. Muhteşem bir
Mehterân gösterisinden sonra
Mukaddes Emanetler'i görmeye gittik. Hâfızların yanık sesleriyle okudukları
Kur'ân-ı Kerîm'i dinleyerek yedi bohçaya sarılmış
"Hırka-i Şerif"in çıkarılışını vecd içinde ağlayarak seyreden
Somali Cumhurbaşkanı bana,
"Sakın bu mukaddes emanetleri Suudîler'e vermeyiniz. Bunu muhafaza şerefine en fazla sizler lâyıksınız" demişti.
Ankara'ya dönünce
Cumhurbaşkanı'na, talep ettikleri krediyi ikiye katlayarak hibe şeklinde vereceğimizi söyleyince, nasıl sevinçle boynuma sarıldığını unutmuyorum. Durumu öğrenen merhum
Özal, önce
"Sen ne müsrif adamsın yahu!" diye bana çıkıştı ama daha sonra
"Osmanlı Torunu" olmanın tadına vararak bir çok fakir
Afrika ve
Asya ülkesine bu şekilde yardımlar yaptı. Şimdi rahmetli
Özal'ın bir
'hayr-ül halef'i olan
Başbakan Erdoğan'da miktarlarını arttırarak bu güzel yolda yürümeye devam ediyor.
***
İşte böylesine sıcak, samimî ve tarihî bağlarımız bulunan
Somali'de şimdi çocuklar, kadınlar ve yaşlılar açlık ve susuzluktan kıvranıyor ve kırılıyorlar. Peki bize ne düşüyor? Bilhassa içinde bulunduğumuz şu rahmet ve mağfiret ayında biz Müslümanlara düşen,
Somali'deki dindaşlarımıza elimizden geldiği kadarıyla yardım etmektir. Bu haldeyken bile ibadetlerini bırakmayan, oruçlarını tutan ama iftarlarını açacak bir lokma ekmek, bir yudum su bulamayan bu insanlara biz âcilen yardıma koşmalıyız.
Bu çerçevede, üzerine düşen sorumluluk ve hassasiyetle hemen devreye giren
Diyanet İşleri ve
Kızılay gibi kurumlarımızın yanında, sivil toplum kuruluşlarının da katkıları neticesinde yardım kampanyaları düzenlenmiş durumda. Özellikle
Diyanet İşleri'nin, SMS ile gönderilecek yardımların aynı zamanda fitre yerine geçeceğini açıklaması da isabetli ve olumlu olmuştur.
Peygamber Efendimizin "
Komşusu açken tok yatan bizden değildir" Hadis-i Şerîfi, tam da bu günlerde,
Somali'deki aç ve susuz dindaşlarımız düşünüldüğünde, çok daha önemli olmaktadır.
***
İnançlı, imanlı ve merhametli milletimizi
Somali'nin bu bahtsız ve güzel insanlarının yardımına çağırıyorum.
Ramazân-ı Şerîf'iniz mübarek olsun.