Geçtiğimiz hafta, Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı'nda, öğretmenlik mesleğinin geleceği çizildi. Bu tür çalıştaylarda alınan kararlar bağlayıcı olamaz. Ancak, Anayasa taslakları ve yasalar hazırlanırken bu çalıştaylarda alınan kararlar yasalara fikir öncülüğü yapar. Burada alınan kararlar eğitim dünyamız için önem arz edecek. Çalıştaya katılan eğitimcilerden aldığım bilgileri sizinle paylaşıyorum.
Öğretmenlerin KPSS sonucuna göre atanması yeterli olmadığı, farklı yükseköğretim programlarından mezun olan öğretmen adaylarının alan bilgisi ve becerisi ile öğretmenlik değerlerine ilişkin yeterliliğin ölçülmediği bildirildi. Bu durum öğretmen yeterlilikleri bakımından daha donanımlı olanların istihdamına engel olmakta, dolayısıyla eğitim ve öğretimin kalitesini olumsuz etkilemektedir. Alınan kararlarla kapsam geçerliğinin artırılması için yapılacak sınavda soruların, yüzde 40 alan bilgisi, yüzde 30 öğretmenlik formasyonu, yüzde 30 genel kültür ağırlıklı olması gerektiği belirtildi.
Öğretmenlerin seçim sistemine ve staj dönemine yönelik uygulamalar, öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak planlanacak.
Öğretmenin yetişmesinde ister öğrencilik döneminde, atanmadan önce veya atandıktan sonra öğretmenliği tescil edilmeden, mutlaka uzun süreli titiz bir staj uygulaması gerekiyor. Aday öğretmenlerin sosyal ve kültürel yönden yabancı olduğu bölgelerde çevreyi tanımadan göreve başlatılmasından ve Türkçe bilmeyen öğrencilerin eğitiminde sorun yaşadıkları tespit edildi. Bu sorunun çözümü olarak da tüm öğretmenler atandıkları bölgenin sosyal ve kültürel yapısını tanıma, bölge halkıyla daha sağlıklı ve etkili iletişim kurabilme ve çevre şartlarına uyum sağlayabilme amacıyla uyum programına alınması önerildi.
Öğretmenlerin sorunları tartışıldı
Mezun olup atanmayı bekleyen ve halen yükseköğrenimine devam etmekte olan öğretmen adaylarının alanları ile eğitim sistemimizin ihtiyacı olan öğretmenlik alanları birbiriyle örtüşmüyor. Bu durum öğretmen ihtiyacı açısından bir insan kaynakları planlaması yapılmamasının sonucu. Atanamayan öğretmen kitlesi daha fazla sayılara ulaşmadan MEB ile YÖK bir araya gelerek, fen-edebiyat ve eğitim fakültelerinin kontenjanları, ülkenin gelecekte ihtiyaç duyacağı branşlara ve öğretmen sayısına göre belirlenmesi öngörüldü.
Teknoloji ve bilim dünyasında büyük değişimlerin yaşandığı bu dönemde, öğretmenlere meslek yaşamının başlarında edindiği bilgi ve beceri yeterli olamaz. Belirli aralıklarla bilgileri ve kendini yenileme yeteneği ölçülebilmeli. Çalıştayda, öğretmenlik uygulamasının en az bir yıl süreyle ve öğretmen adayının uygulama yaptığı branşta, tam zamanlı olarak okulda fiili uygulama yapmasını sağlayacak düzenlemeler de tartışıldı. Öğretmenlik uygulamasının intörnlük sistemi benzeri bir yapıya kavuşturulması önerildi.
Gruplarda öğretmenlik mesleğinin kapsamına, sorumluluk alanının duyarlılığına ve çalışma koşullarına uygun, mesleğin gelişimine elverişli, 657 Sayılı Yasa'dan ayrı yeni bir personel kanunu çıkarılması; okul yöneticilerinin ve il eğitim denetmenlerinin de bu yeni kanun kapsamında değerlendirilmesi istendi. Bence, öğretmenliğe giriş koşulları değiştirilmeli. Öğretmen liselerinden sonra öğretmen akademileri açılmalı. Bakalım yeni süreç nasıl işleyecek? Bu konularda neler yapılacak, hep birlikte takip edeceğiz.