Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yeni vakıf üniversitesi kurulurken istenen şartlarda düzenleme yapıyor. Üniversiteyi kuracak vakıf için "daha somut ve mal varlığını gösterir belgeler" istemeye hazırlanıyor. Yasa hükümlerini "daha uygulanabilir kılacak" olan YÖK, söz konusu üniversiteler için aranacak şartları "gerçekçi ve kontrol edilebilir" hale getirmeyi planlıyor. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında geçtiğimiz hafta toplanan YÖK Genel Kurulu, vakıflara "nakit teminatı" getirilmesini kararlaştırdı. Bu durumda bankada belli bir nakdi olmayan vakıf, üniversite kuramayacak. Kendi binası yapılıncaya kadar kiralık binalarda da kurulabilen üniversitelere "binalarının kendisine ait ve hazır olması" şartı getirilecek. Vakıf sahiplerinin gösterdikleri arsalar da "kullanılabilir ve maddi değeri" haiz olacak.
Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Akademik Direktörü Prof. Dr. Adil Çağlar' la, YÖK' ün yeni aldığı kararlar kapsamında vakıf üniversitelerinin kurulma aşamasında önüne çıkacak engelleri değerlendirdik. Yükseköğretimde vakıf üniversiteleri, 20 yıllık bir tarihe sahip olmalarına rağmen çok büyük gelişme gösterdi. Bu gelişme önümüzdeki dönemde de sürerse vakıf üniversiteleri, Türk yükseköğretiminin küreselleşmesinde ve çağdaşlaşmasında vazgeçilmez bir yere sahip olacak.
YÖK'ün vakıf üniversitelerinin daha sağlam bir zemine oturtulması konusundaki çabalarını saygı ile karşılamak gerekiyor. Ancak bütün sektörler teşvik edilirken, vakıf üniversitelerinin bugüne kadar olumsuz sicilleri olmamasına rağmen daha da zor koşullarla ellerini bağlamak bu sektörün önünü tıkayabilecek. Bildiğim kadarıyla, günümüzde MEB'e bağlı özel öğretim kurumlarında bu kadar ön koşul istenmiyor. Vakıf üniversitelerinden bu kadar ön koşul istenmesi ülkemizin genel durumuna ve ihtiyaçlarına uygun değil. Kaldı ki mevcut yapıda bu üniversitelerimizden istenen ön koşullar gereğinden fazla ağır. Bunu daha güçleştirmek, sadece eğitim adına zarar vermek olur. Unutulmamalıdır ki her vakıf üniversitesinin koruyucu ve kollayıcı bir devlet üniversitesi var. Olumsuz bir durumda bundan sistem ve öğrenciler kesinlikle zarar görmeyecek.
YÖK, bu sektöre getireceği yeni ön koşulları düşünürken, sisteme verebilecekleri zararı ve Türk yükseköğretimine de yol açabilecek zaafları iyi düşünmeli. Dünyanın gelişmiş eğitim sistemlerinde yükseköğretimde özel sektörün payı oldukça yüksek. Hiçbir ülkede bu kadar büyük kısıtlamalar ve sınırlandırmalar yok. Daha öncede yazdım, yine yazıyorum. Hükümetimizin, MEB ve YÖK denetiminde, kendi yükünü azaltan, eğitim kalitesini yükseltmeye çalışan vakıf üniversitesi girişimcilerine destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Gelir amacı gütmeyen ve kuruluşları kanunla yapılmış olan bu üniversitelerin ticari gayesi olamaz. Elde edilen gelir, doğrudan üniversiteye harcanır. Vakıf üniversitelerine, özel gözüyle kesinlikle bakmamalıyız. Bence, gençlerimize umut olan bu üniversitelerimizin sayılarının artması için gereken desteği vermeliyiz.