Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SAİT GÜRSOY

Hayal kuramayan çocuklarımız

Milli Eğitim Bakanlığı ile Hayal Ortakları Derneği, "geleceğin liderleri"ni ortaya çıkarmak amacıyla "Oku Düşün Paylaş" konulu bir projeyi hayata geçirdi. Proje ilköğretim okullarında yarının liderleri olacak öğrencileri; okuyan, araştıran, yaratıcı düşünen, düşündüğünü anlamlı ve anlaşılır şekilde ifade eden, algılama gücü yüksek, sentez kabiliyeti olan kültürlü, milli ve manevi değerlere sahip, yüksek karakterli bireyler olarak yetiştirmeyi amaçlıyor. İlköğretim 7'nci ve 8'inci sınıflara yönelik projeye göre, Türkiye genelinde belirlenen 200 ilköğretim okuluna Hayal Ortakları Derneği'nce "Yaratıcı Kütüphane" ler kuruldu. Buralara, "Oku Düşün Paylaş" etkinliği için özel hazırlanan bir kitap konuldu. Bu kitapta öğrencilerin, belirli başlıklarla hazırlanmış konularla ilgili düşüncelerini ifade etmeleri sağlandı.
Hayal Ortakları Derneği, kütüphanelere Türk ve dünya klasiklerinden oluşan çocuklara yönelik kitapları da koyarak, eğitimi destekledi. "Öğrencileri düşünmeye yöneltecek" şekilde tasarlanan bu kütüphaneler, öncelikle Adana, Sakarya, Ankara ve Denizli'de belirlenen okullarda açıldı. Daha sonra da ülke geneline yaygınlaştırıldı. Projeyi uygulamak üzere Hayal Ortakları Derneği'nce özel olarak yetiştirilmiş gönüllü moderatörler, okullarda görev yapacaklar. Ayrıca okullarda bu projede görev alacak Türkçe öğretmenlerine de eğitim verildi. Bir çalışma çizelgesi hazırlandı ve bu çizelgeye göre uygulamaya başlandı. Şu anda bu dersler 22 ildeki ilköğretim okullarında kurulan 62 "Yaratıcı Kütüphane'de" işleniyor.

Çocuklarımıza yazık ediyoruz
Geçen hafta bu konuyla ilgili, iç açıcı olmayan haberler gazetelerde yer aldı. Projenin amacı, çocuklarımızın özgür düşünmeyi ve düşündüklerini ifade edebilmeyi öğrenmeleriydi. Sonuçta ortaya çıkan tablo çok can sıkıcıydı. Kısacası, ilköğretimdeki çocuklarımız hayal kuramıyordu. Hayal denince, gözlerinin önüne SBS ve bazı meslekler geliyordu. Bu ortamda çocuklarımız bunlardan başka bir şey hayal edemezdi. Çocuklarımızı at yarışı hipodromundaymışçasına bir sınavdan diğer sınava sokmaktan başka ne verdik ki ne istiyoruz?
Günümüzde bu çocukları, eğitim kalitesi yüksek bir lisede okuma hayali kuran bir genç olarak yetiştirdik. Onları en çok heyecanlandıran kelime SBS oldu. Sınavın sonunda açılan kapı, genci "Nasıl bir gelecekte yaşamak istiyorum" sorusunun yanıtıyla karşılaştırdı. Buradan içeri giren küçük bir grup mutlu olurken, dışarıda kalan büyük bir grup ise mutsuzluklarıyla baş başa kalır.
Gençlerimiz, haftanın beş günü okula, iki günü dershaneye gidiyor. İki cendere arasında sıkışıyor ve gençliğini unutuyor. Yaşı gereği olan sosyal ve duygusal yaşamdan uzak kalıyor. Varsa, yoksa test... Test. Ondan sonra da hayal kur diyoruz. Bu o kadar kolay mı? Bir süre sonra psikolojisi bozuk, hayal kurmaktan aciz, anti sosyal gençlerle mi karşılaşacağız? Ben psikolog değilim. Bu sorunun yanıtını zamanı geldiğinde psikologlar verecek. Şu anda 6, 7 ve 8'inci sınıf öğrencileri SBS'den başka bir şey düşünemez ve hayal kuramaz durumdalar. Çünkü bu sistemde iyi lise, iyi üniversite demek.
Bence hayal kuramama, ilköğretim öğrencileri arasında toplumsal bir olay halini aldı. Aile, MEB, medya, kimse "bana ne" diyemez. Taşın altına hepimiz elimizi sokmalıyız. Gençleri anlamaya çalışmazsak, ileride acısını çok çekeriz. Kısacası, eğitim sistemimizin eksik yönlerini tamamlayıp, çocuklarımıza hayal kurma becerisini kazandırmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA