Teoman; Türkiye'de sadece rock müziği için değil, Türk müziği için de önemli bir isim. Sadece şarkıları ya da şarkı sözleriyle değil, konuşmalarıyla sık sık gündeme geliyor. Ünlü müzisyen, müzik yolculuğunu, yeni romanını anlattı ve hayata dair özel açıklamalar yaptı.
Yeni kitabınızda bir rock yıldızının hayatını anlattınız. "Rock Star gibi yaşadım bu hayatı" diyor musunuz?
Ben 19 yaşından itibaren, kendi çapında bir rock yıldızı gibi yaşadım, evet. Fakat ilk albümüm 29 yaşında çıkana kadar, bayağı züğürt bir rock star. 17 yaşından beri kendi paramı kendim kazanmak zorundaydım. Para kazanabileceğim hiçbir işi kaçırmadım. Üniversitedeyken, matematik dersi verdim ve müzik yaptım. 2000'li yıllardan itibaren, tam bir rock yıldızı hayatı yaşadım. Ama aynı zamanda yoğun da çalıştım. İkisini dengeledim. Başarım şansa değil yani. Çalışkan biri oldum hep. Son yıllarda tembelleştim. Ama son 10 küsur senedir rock yıldızı gibi yaşamıyorum. Dengeliyim.
Romanınızdaki Timur karakterinin kadınlarla ilişkisi sizin hayatınızdan da izler taşıyor gibi geliyor bana. Günümüz koşullarında özellikle de sosyal medya ortamında sizce tek eşli bir yaşam sürmek zorlaşıyor mu?
Timur kurgu bir karakter. Önce bana benzesin istedim, ama romanı yazdığımda bayağı sıkıcı bir hayat sürüyordum. Kendi hayatımdan azcık yeri aldım. Romanı yazarken, uydurmanın çekiciliğine kapıldım ve artık Timur, Teoman'dan çok uzaklaşmış oldu. Ben, çok uzun yıllardır sevgililik vs. gibi aşk ilişkisine girmiyorum. Kimseyi mağdur etmemek adına. Ben, o tarz biri değilim. O yüzden de, tekeşlilik, sadakat gibi temalar hayatımda yok.
VASİYETİMİ HAZIRLADIM
Kitapta, Timur mezarını, cenazesini bile tasarlayan bir karakter. Siz de kendinizle ilgi böyle bir düzenleme yaptınız mı? Vasiyet hazırladınız mı?
Evet. Kanuni düzenlemeler nedeniyle istediğim gibi yazamadım ama. Ölümüm halinde birikimlerimin dörtte biri çocuk esirgeme kurumuna gidecek. Gerisini doğal mirasçım olarak kızım alacak.
Nasıl bir babasınız? Kızınızla nasıl bir baba-kız ilişkiniz var? Timur karakteriyle bu açıdan benzerliğiniz var mı?
Kendimi baba olarak çok beğenmiyorum. Ama kızımın bu konuda derdi yok. benim şapşallıklarıma çok gülüyor. Beceriksizliklerime. Ama ona güven duygusu vermeye çalışıyorum. Küçükken kendimi, babam olmadığı, maddi olarak da zayıf olduğumuz için hep çok güvensiz hissettim. Dayanağım olmadığını düşündüm hep. Bu beni huzursuz biri yaptı. Kızım öyle hissetmesin istiyorum. Timur'un düşünceleri biraz uçuk. O bir alkolik ve majör depresyon sürecinde. O yüzden fikirleri, duyguları, oradan oraya savruluyor. Saçmalıyor her düşüncesinde ve hareketinde. Bense, en azından artık, çok daha makul biriyim.
Günümüzdeki anne-babalara da eleştiri barındırıyor romanınız. Çocuklar şimdi pedagoglar eşliğinde büyüyor ama depresyonun da arttığına değinmişsiniz. Günümüzdeki ebeveynler çok mu kontrolcü?
Günümüz ebeveynleri, özellikle zengin, modern kesim olarak tanımladığımız kitlede, çocukları birer projeymişçesine büyütüyorlar. Abartılı isteklerle, bence yanlış olan değerlerle yönetiyorlar. Hepsi için değil ama, Geleneksel aileleri daha makul bulduğum anlar oluyor benim. Ve daha alt gelir grubundaki aileleri daha çok beğeniyorum. Zenginler dünyası, benim dünyam değil. Farklı değerleri var benden.
NEFRET SÖYLEMİ YAYILIYOR
Bu seneki yarışmalara ve törenlere damga vurdu İsrail protestosu. Siz İsrail'in Filistin'e yönelik izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail'in şahinleri her zaman çok sertlik yanlısı oldular. Bakan düzeyinde bile, Müslümanlar ya bizim istediğimiz gibi yaşar, ya da ölürler, gibi korkunç söylemleri oluyor. Şu anda da şahinler iktidarda. Irkçılar ve acımaları yok. Sorunuzla ilgiyi, başka bir açıdan daha bir şeyler daha söylemek isterim. Başka bir coğrafyadan olacak örneğim. Ukrayna Dışişleri Bakanı, Rusya saldırısı konusunda batıya şöyle seslendi; "Burada, sizin gibi sarışın, mavi gözlü çocuklar ölüyor." Irkçılığın derecesine bakar mısınız? Yani, doğu dünyasının karakafalıları ölünce problem yok, sarışın, mavi gözlü batılılar ölünce var! Bu söz her şeyi açıklıyor. Sadece Batıyı suçlamak istemem bu arada. Ben insanlar için eşitliğe inanırım. Aynı ters bakış açısı, nefret söylemleri dünyanın her kesimindeki insanlarda da olabiliyor. Irkçılık ne yazık ki, dünyanın her yerine yayılmış durumda. İnsanoğlu temelde ırkçı ve bencil ne yazık ki. Duyarlı insanlar azınlıkta. İnsanlık ne yazık ki bu konuda bir arpa boyu yol gidemedi.
DOĞU MÜZİĞİNDE, BATI MÜZİĞİNDE OLMAYAN SES VE ARALIKLAR VAR
Romanınızda Timur karakteri Batı dünyasının özellikle 16. ve 17. yüzyılını müzikal açıdan eleştiriyor. Siz de Teoman olarak Batı'nın müzikal açıdan çok mu abartıldığını düşünüyorsunuz?
Timur, kültürel olarak batının kendi sanatsal değerlerini bütün dünyaya kakaladığını düşünüyor. Ben de öyle. Halbuki doğu müziği de inanılmaz derecede zengin. Batı müziğinde olmayan bir sürü ses ve aralık var doğu müziğinde. Ama batı, kendi avantajı olan çokseslilik tarafını öne çıkarıyor propagandasında. Afrika müziği de, ritmik olarak çok çok daha zengin batıdan.
Batı, kültürel hegemonyasını bütün dünyaya yutturdu diye düşünüyorum. Bütün dünyaya, kendini değerli, diğerlerini değersiz saydırarak. Kaldı ki, müzik zengin olmak zorunda da değildir. Müzik, müziktir, nasıl olacağını o müziği yapanlar belirler, dinleyici seçer ne dinleyeceğini. Ayrıca, bu işin farklı kodları vardır. Mesela Türkiye yıllarca arabesk müziğe saygısızlık ve haksızlık yaptı. Onu yoz olarak nitelendirdi. Sanatta yozluğa inanmam ben. Herkes istediğini yapar, dinleyen, dinler. Seven, sever. Sevmeyen sevmez.
YÜKSEK KÜLTÜR / POPÜLER KÜLTÜR AYRIMINA İNANMAM
Kitapta Timur, Aleyna Tilki'nin müziğini Bach'tan daha gerçekçi buluyor. Siz de böyle düşünüyor musunuz?
Yanlış anlaşılmak istemem ama yüksek kültür / popüler kültür ayrımına inanmam ben. Klasik müzik, zamanının pop müziğidir zaten. 16. Yüzyılın artistik kodları, günümüzde kültürün sadece küçük ve yan bir unsuru olabilir. Ki, öyle oluyor zaten. Batı dünyasında bile böyle bu. klasik batı müziği denilen tür, genç seyirciyi çekemiyor batıda. Şiir bile bitti batıda. Türkiye daha iyi durumda o açıdan. Şunu eklemek isterim. Kim ne isterse onu dinler, istemezse dinlemez. Hatta müzik dinler biri olmak da bir zorunluluk değildir. İnsanlar seçimlerinde özgürdür. Ben şarkılarıma özendim hep. Belirli bir kaliteyi hedefledim. Ama yine, kimse benim şarkılarımı dinlemek, sevmek, takdir etmek zorunda değil.
Çok akıcı bir roman. Dizi ya da film yapılmasını ister misiniz?
İsterim. Ama daha öncesinde bir tiyatro oyunu olmasını istiyorum.
EUROVİSİON'U HİÇ CİDDİYE ALMADIM
Bu seneki Eurovision yarışması çok konuşuldu. Hiç katılmak istediniz mi?
Çok çok gençken istedim. Ama açıkçası oralarda eğlenirim diye istemiştim o yıllarda. Müzik olarak hiçbir zaman ciddiye almadım Eurovision'u... Eurovision'un Türkiye için tek avantajı ülke tanıtımı olabilir. Müziğin yarışması olmaz zaten benim fikrime göre.