Yıla şiddet olayıyla başladık desek yeridir. Filistin'e destek yürüyüşüne tevhid bayrağı ile katılan İsmail Aydemir, Ege Akersoy tarafından yumruklandı. Aydemir'in taşıdığı bayrak hoşuna gitmediği için adama saldırdı desek yeridir. Öyle öfkeli ki, Aydemir'in burnundan kanlar akıyor, o hâlâ hakaret etmeye devam ediyor... Bir de utanmadan Ege Akersoy'a sahip çıkan, eline sağlık diyenler var... Bunların nasıl bir zihin yapıları var çözemiyorum. Aklı başında hiç kimsenin savunamayacağı bir şiddeti utanmadan alkışlıyorlar. Yumruk atanı da kahramanlaştırmaları cabası... Dünyanın gözü önünde İsrail'in katliamına bu kadar tepki göstermezler.
Muhalif kesimin içinde öyle keskin bir grup var ki, provokasyondan da yalan yanlış algı yaratmaktan da hiç çekinmiyor. Kendi görüşlerine aykırı kim varsa adeta fiziksel, psikolojik şiddet dahil her eylemi yapmaya teşneler.
Yazıklar olsun... Bir de utanmadan, insanları böyle eylemlere teşvik edici paylaşımlar yapıyorlar. Yarın benzer bir şiddet yaşansa onu da alkışlamaya hazırlar. Can hıraş şiddeti meşrulaştırmaları da ayrı bir mevzu... Neresinden tutsak da bu yumruğu haklı çıkarsak diye saçmaladıkça saçmalıyorlar. Onlara göre düşüncesini beğenmiyorsan ya da taşıdığı bayrak hoşuna gitmiyorsa yumruk da atabilirsin, hakaret de edebilirsin. Bu kafalar yüzünden zaten sosyal medyada insanlar hedefe konuluyor, linç ediliyor. İşte bu son yaşanan olay da bunun uzantısı. Artık sokakta da tahammül edemiyorlar kendi gibi olmayanlara... Ege Akersoy ve bunun gibiler bu zihniyetin eseridir. Eserinizle övünün!
CİNSİYETSİZLİK AKIMINA SU TAŞIMAYIN
Gökhan Türkmen'in ojeli parmaklarıyla sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım tartışma konusu oldu. Daha önce Uraz Kaygılaroğlu'nun da ojeli tırnakları çok konuşulmuştu. Dünyada cinsiyetsizliğin bu kadar tartışıldığı bir ortamda, topluma rol model olan isimlerin oje sürmeleri, bu akıma su taşımaktan başka bir işe yaramaz.
Toplumsal cinsiyet rollerini yıkarak tek tipleştirmeye giden cinsiyetsizlik akımı, özellikle yeni nesil açısından büyük bir tehlike oluşturuyor. Amerika başta olmak üzere Avrupa'da da çok yaygın olan bu akımdan gençlerimizi korumamız şart.
Kadınlarla özdeşleşmiş olan ojeyi, erkeklerin sürmesini normalleştirenler de bir anlamda cinsiyetsizlik akımının yayılmasına katkı sağlıyor. Kimse buradan toplumun biçtiği cinsiyetçi rollerin dayatmasına karşı çıkıyoruz diyerek erkeklerin oje sürmesini normalleştirmeye kalkmasın.
Zira bugün oje sürmeyi normalleştiren yarın erkeklerin makyaj yapmasını da gündelik hayatın bir parçası gibi görür. Batı dünyasının başına bela olan cinsiyetsizlik akımını ülkemize ithal etme hevesine kapılanlar, toplumsal kodlarımızın da ayarlarıyla oynuyor. Lütfen buna alet olmayın...