İstanbul'un göbeğinde Beşiktaş'ta yaşanan olay beni dehşete düşürdü desem abartmış olmam. Sabah gazetesinden Atakan Irmak imzalı bu haber, haftanın en çok konuşulanları arasında. Nasıl konuşulmasın ki zaten? İş, sanat dünyasının yakından bildiği genç iş kadını kendi evinde büyük bir şiddete uğruyor. İşin fiziksel boyutu kadar psikolojik ve cinsel şiddet boyutu da var. Bir kadına uygulanabilecek her türlü şiddeti uyguluyor yani... İsmi de haberlerde İbrahim B. olarak geçiyor. Buna itirazım var benim... Bence ismi açıkça lanse edilmeli bu şiddeti uygulayanın, o bu vahşiliği yapmaktan çekinmiyorsa, ismi de açıkça yazılmalıdır bence... Şiddetin sebebi de kadının evli olduğu için ilişkiyi sonlandırmak istemesi... Vay sen misin benden ayrılmak isteyen diye yapmadığı canilik kalmamış kadına...
Bir kadın olarak hangi konumda, hangi ekonomik ya da eğitim seviyesinde olursan ol, karşındaki adam şiddet uygulama potansiyeline sahipse ve bunu uygulamaktan çekinmiyorsa, kadınlar ortak kaderi yaşıyor maalesef... İster bilinen bir iş kadını ol istersen de ev hanımı sonuç fark etmiyor... Böyle gencecik bir kadına bu caniliği yapan umarım hukuk önünde en ağır şekilde cezalandırılır. Ama sadece caydırıcı cezalar vermek de kadına şiddet sorununu çözmedi, çözmeyecek de... Cezaları ağırlaştırmak kadar bizim hedefimiz bu zihniyeti değiştirmek için mücadele etmek olmalı... Kadına şiddeti önlemede en önemli nokta böyle vahşi zihniyetlerle mücadele etmektir... Bu hastalıklı zihinler iyileşmediği müddetçe ne kadına şiddet biter ne de kadın cinayetleri son bulur... Bu ülkede nice kadın boşanmak ya da ayrılmak istediği için sokak ortasında dövüldü, kurşunlandı... Bugün mağdurun adı Lara B. olur, yarın bir başka isim olur... Mühim olan bu mağduriyeti ortadan kaldırmak, 7'den 70'e bunun için herkes taşın altına elini koyup mücadeleye devam etmeli... Başka çıkış yolumuz yok bu sorundan.
TARİHİ ESERLERİMİZ MİLLİ SERVETİMİZDİR
Tarihi ve kültürel açıdan büyük bir zenginliğe sahibiz. Medeniyetler beşiği Anadolu'nun her tarafından tarih fışkırıyor. Böyle büyük bir zenginlik kaynağına sahip çok az millet vardır dünyada... Tarihi eserlerimizin milli bir servet olduğunun bilinciyle hareket etmemiz gerekir. Uzun yıllardır yurt dışına çok kıymetli eserler kaçırıldı. Dünyanın ünlü müzelerinde sergileniyor önemli bir bölümü... Yeri bizim topraklarımız olması gerekirken, Avrupa'daki, Amerika'daki müzelerde sergilenmesi içimi acıtıyor. Tarihi eserlere sahip çıkmak, ülkemizin kültürüne, tarihine sahip çıkmaktır aynı zamanda. Bu hafta güzel bir haber okudum tam da bu konuyla ilgili. Kültür Bakanlığı 1980'lerden itibaren yurt dışına kaçırılan 22 bin 424 tarihi eseri ve kültürel varlığı ülkemize geri getirmiş. Bu ay da Anadolu kökenli 12 tane daha tarihi eserimiz Amerika tarafından iade edilecek. Tarihi eserlerimizin ülkemize geri getirilmesi noktasında başta Kültür Bakanlığımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etmek isterim. Umarım bu süreç hız kaybetmeden devam eder...