Celil Nalçakan'la buluştuk. Ünlü oyuncuyla asrın felaketini konuşup hüzünlendik... Sohbetimiz oradan oyunculuğa, 'Kardeşlerim' dizisine ve sosyal medyaya uzandı... Sosyal medyadaki teşhirciliğe dikkat çeken Nalçakan, bunu kültürel yozlaşmanın başı olarak gördüğünü söyledi. "Şöhret hiç sevdiğim bir şey değil, şöhret bana bir kambur" diyen Nalçakan'ın diğer açıklamaları şöyle...
■ Ülke olarak büyük bir felaket yaşadık. Neler söylemek istersiniz?
Yüreğimiz yandı hepimizin, yaralandık. Herkesin bir parçası artık göçük altında. Nasıl ki birlikte yaralandıysak, yaralarımızı da birlikte saracağız. Tez zamanda yaralarımızı sararız umarım. Kaybettiğimiz her can için Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, yakınlarını kaybedenlere sabır diliyorum. Güzel ülkemin başı sağ olsun...
■ Sivas'tan başlayan bir yolculuğunuz var. Doğup, büyüdüğünüz ortam hayata bakışınızı nasıl etkiledi?
Varsıl bir aileden gelmedim ben. Annem ilkokul öğretmeni, babam da teknisyendi. Sınırlı bütçeye sahip bir aileydik. Sivas merkezin dışında oturduğumuz için evimize çok misafir gelmezdi. Zor yıllardı...Benden daha yoksul arkadaşlarım da vardı. Biz birbirimizin yoksulluğuna bile saygı duyardık. Okul için beslenme çantamıza koyduklarımıza bile dikkat ederdik. Teşhir etmezdik yediklerimizi... Öyle zamanlardı.
CİDDİ YOZLAŞMA YAŞANIYOR
■ Sosyal medyada şimdi tam tersi bir durum yaşanıyor. İnsanlar yediklerini, içtiklerini paylaşıyor. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Ne yazık ki öyle... Kültürel yozlaşmanın başı olarak görüyorum. Evvelden bazı şeyleri söylemek, göstermek ayıptı. Şimdi teşhir ediliyor sosyal medyada. İşte yozlaşma da zaten burada başlıyor. Büyük bir kırılma yaşandı bu açıdan toplumda. Bu da edebiyatımızdan müziğe, televizyona kadar her şeye sirayet etti. Kimseye kötü örnek olmak istemem. Bu konuda da hassas davranmaya çalışıyorum. Çabam bu yönde.
GÜNDE 9 SAAT ÇALIŞIYORUM
■ Dizi oyuncuları genellikle dizi sürelerinin uzunluğundan şikayet ediyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Evet süreler uzun. Bu konudan herkes şikayetçi ama yapımcıyı dinliyorsun o da haklı, yayıncı kuruluşu dinliyorsun o da haklı, reklamcı da kendi içinde haklı gerekçeler barındırıyor. 30 dakikadan önce reklam verilmiyor. Dizilerin maliyeti ortada, kanal da zarar etmemek için reklam kuşağı alıyor. Bu da dizilerin sürelerinin uzamasına yol açıyor. Ben mesela haftada dörtbeş gün, dokuz saat çalışıyorum.
Sete girip, kostüm giyip çalışıyoruz. Zorlukları var elbette ama ben yeniden bu hayata gelsem, yine oyuncu olurdum.
DEDEMİN ÖĞRETTİĞİ DUALAR BANA KUVVET VERİYOR
■ Bu tanınırlığı nasıl yönetiyorsunuz?
Ben inançlı biriyim. "Hayırlısı ne ise o olsun" derim yaşadığım olaylar karşısında. Rahmetli dedemin bana öğrettiği duaları kalbimden eksik etmem. Bu da bana kuvvet veriyor. Şükürler olsun ki bu yaşıma kadar geldim. Bir de ben durunca yorulan biriyim. Çalışmak beni yormuyor. Repo günümde bir dergiye yazı yetiştiriyorum. Setimin olduğu akşamlar da sahne alıyorum. Çalışmazsam tembelleşirim.
PAZARDA MANTAR DA SATTIM, BÜFEDE TOST DA
■ Pazarcılıktan, kitapçılığa birçok alanda çalışmışsınız. Bu durum sizin oyunculuğunuzu nasıl katkı sağladı sizce?
Pazarda mantar da sattım, büfede tost da.. Cebime çok fazla hikaye kattım bu sayede. Gül Oğuz bendeki bu cevheri gördü ve cebimdekileri kalbimdekilerle birleştirdim. Ben hâlâ dolmuşa, otobüse biniyorum.
■ Keşke bu kadar tanınmasaydım dediğiniz oluyor mu bazen?
"Tanınmasaydım" demiyorum ama keşke bunu toplum olarak normalleştirebilsek. Diğer insanları rahatsız etmek beni üzüyor çünkü.
HAKAN ALTUN YA DA MEHMET ERDEM DEĞİLİM
■ Şarkı da söylüyorsunuz, sahneye çıkıyorsunuz... Bu tutkunuz nereden geliyor?
Ben evde kendi kendime söylerken, İzzet Çapa'nın ricasını kıramadım ve sahneye çıktım. İzzet ilk teklif ettiğinde kabul etmek istemedim. Profesyonel değilim sonuçta ama o ikna etti beni. Sahnede sadece şarkı söylemiyorum, dertleşiyoruz da seyirci ile... Sahnede gösteri yapıyorum. Bir Hakan Altun ya da Mehmet Erdem değilim sonuçta. Albüm yapmayı da düşünmüyorum. Ben bu konuda haddimi biliyorum açıkçası.
BİZİM OYUNCULARIMIZ DUYGULARIYLA OYNUYORLAR AMA...
■ Bu ülkede sanat yapmak size neler hissettiriyor? Bu konuda neler söylersiniz?
İyi ki bu toprakların sanatçısıyım. Bu açıdan kendimi şanslı görüyorum. Bana yıllar önce bir Fransız yönetmen "Bizim ülkedeki sanatçılar, en az iki dil bilir, ata biner, başka spor faaliyetlerinde bulunur ama duygularıyla oynamazlar. Türkiye'dekiler ise duygularıyla oynuyor ama tembeller" demişti. Çok doğru bir tespit. Bizim oyuncularımız duygularıyla oynuyorlar ama tembeller. Ben de öyleyim. Keşke 17-18 yaşında İngilizce öğrenseydim, oyunculuk konusunda kendimi geliştirecek daha çok şey yapsaydım. Bu konuda bir pişmanlık yaşıyorum.
ÇOK ÖNEMSENEN ŞÖHRET, İNSANI FELAKETE BİLE SÜRÜKLEYEBİLİR
■ Geç keşfedildiğinizi ya da şöhrete geç kavuştuğunuzu düşünüyor musunuz?
Hayır. Şöhret hiç sevdiğim bir şey değil. Şöhret bana bir kambur. Şöhret bir meslek değil. O senin sırtında bir yük, eğer şöhreti çok önemsersen intihara bile gidersin.... Ben kendimi şöhretli biri olarak görmüyorum zaten. Ben tanınmış bir oyuncuyum. Zaten şöhretin ağırlığını taşıyabilecek biri değilim. O ağırlığı da taşıyacak gücüm yok. Bu hayatta yapmam gereken çok şey var. Yazıp çiziyorum, söylüyorum, oynuyorum... "İstikrarlı hayal, hakikattir" derler. Ben çok gelenekçi biriyimdir. Mesela menajerim Gülden Avşaroğlu ve Çağla Yozgatlı ile 15 yıldan fazla bir süredir birlikte çalışıyoruz. Bu istikrardır. Bakıyorum yılda bir menajer değiştiriyorlar, bu istikrarı engeller. Ben her konuda istikrarlı olmaya çalışıyorum.
MÜGE ANLI'YI BEN DE TAKİP EDİYORUM
■ ATV'nin sevilen dizisi 'Kardeşlerim'de Akif karakterini canlandırıyorsunuz. Bu rolünüz için neler söylemek istersiniz?
Daha önce böyle kötü bir karakteri canlandırmamıştım. Bana bu rol gelince menajerim "Mutlaka oynamalısın" demişti. Ben de başta acaba nasıl olur diye düşündüm ama sonuçtan çok memnunum. Batman filminde kötü adam Joker'i severiz ya... Ben de Akif'ten bir Joker yarattım. Bunu yaparken de hem yapımcım hem ATV bana çok güzel destek verdi. Seyirci de çok sevdi Akif'i. Bir yandan nefret ediyorlar ama diğer yandan da sevimli Akif hayatın içinden bir karakter. Müge Anlı'yı bile takip ediyor. Bu arada Müge Anlı'yı ben de takip ediyorum. Ama oraya çıkanları görünce Akif suyla yıkanmış kalıyor yanlarında.
AİLECE İZLENEBİLECEK BİR PROJE
■ Kardeşlerim'in reytingi de çok iyi. Bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz?
Senaristimiz halkın nabzını çok iyi tutuyor. Yönetmenimiz de şahane. Böyle olunca da ortaya güzel bir iş çıkıyor. Ekip olarak da çok iyiyiz. Genç kardeşlerim hem çok saygılı hem de yaptıkları işe çok inanıyorlar. İzleyen herkes kendinden bir şey buluyor. İnsanların ailecek izleyebilecekleri bir proje...
HERKES AYNI RENK OLURSA GÜZELLIK KALMAZ
■ Sivas sizin büyüdüğünüz yıllarda nasıl bir şehirdi?
Kozmopolit bir şehirdi. Sivas çok özel bir şehir. Aşık Veysel gibi bir hazinemiz çıkmış Sivas'tan. Sosyokültürel yapı korunamadı maalesef. Herkes aynı renk olursa, güzellik kalmaz. Herkes kendi biricikliğini korumalı bence. Güzelliğimiz de burada zaten
■ Sosyal medya ortamından da herkes şikayetçi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Twitter'da tahammülsüzlük var. Bir fikrimi paylaşmaktan bile bezer duruma geldim. Bir şey yazıyorsun, arka arkaya eleştiri alıyorsunuz. Bu da beni yoruyor. İnsanları kırmak da istemediğim için çok paylaşım yapmıyorum.