Geçtiğimiz günlerde annesini kaybeden eski model Deniz Akkaya, "Sanatçı, siyasi fikrini dile getirebilir, buna saygım var ama kendi çıkarına göre renk değiştirenleri eleştiriyorum" diyerek ekledi: Mesela Gülben Ergen. Ama onun gibi çok kişi var. Kendi çıkarına göre oraya buraya yanaşanlar bana yapay geliyor. Böyle duruşu olanları zaten halk da hemen anlıyor.
Bir döneme damga vurmuş eski top model Deniz Akkaya, GÜNAYDIN'a özel açıklamalar yaptı. Yıllar önce, kadına şiddeti kimsenin açıkça dile getirmediği bir dönemde ekrana çıkıp dayak yediğini söylediğini belirten Akkaya, "O zamanlar kadına şiddete karşı tek başıma mücadele vermiştim" dedi.
- Top model denilince Türkiye'de akla gelen ilk isimlerden birisiniz...
Teşekkür ederim öncelikle. Mesleki başarı olarak görüyorum. Mesleğimle ilgili kimsenin yapamadığı işleri cesurca hayata geçirdim. Başkasının ne dediğiyle ilgilenmedim. İşimi severek yaptım. Bir de yaratıcılık vardı moda sektöründe o zamanlar.
Şimdi bunun sıkıntısı çekiliyor.
Bugünkü modeller bize göre daha şanssız, dünyada da bu böyle. Moda açısından şanslı bir dönemde işimi yaptım.
20 YAŞINDA EVDEN KAÇTIM
- Bürokrat bir babanın kızısınız. Aileniz model olmanıza karşı çıktı mı?
Kadın-erkek eşitliğine inanan bir ailede büyüdüm ben ama otoriter bir babam vardı. Babam hiç istemedi mankenlik yapmamı. Sadece babam da değil, amcamlar da karşı çıktı. Çok üstüme geldiler. Hatta evden kaçtım, kendime ev tuttum. 20 yaşındaydım.
Kendi paramı kazanıyordum, ayaklarımın üstünde durdum. İyi ki de genç yaşta tek başıma mücadele etmişim.
Böyle güçlü olmamı buna borçluyum biraz da. Babam için iş 09.00-17.00 çalışmak demek. Benim mesleğimi iş olarak görmedi. Ama ben işimi severek yaptım. Kızımın da aşkla bağlı olacağı bir iş yapmasını istiyorum.
- Yakın zamanda annenizi kaybettiniz....
Evet, annem bir anda hastalandı ve bir ay içinde de kaybettik. Annem çok karamsar bir insandı. Bu yanının onu hep hasta edeceğini söylüyordum.
Uyarılarımı hiç dinlemedi.
Sonunda da hasta oldu. Kızgınım ona bu yüzden. Kızım çok düşkündü anneme.
Aralarında çok farklı bir bağ vardı.
Benden daha çok vakit geçiriyorlardı birlikte. Öldüğünde 48 saat durmadan ağladı kızım.
- Binali Yıldırım'ın da katıldığı cenaze sırasında gerilim yaşandı...
Evet, çok üzüldüm. Binali Yıldırım, babamın iş arkadaşı. Cenaze sırasında hiç hoş olmayan şeyler yaşandı. Annemin cenazesi kalkarken yanda başka bir cenaze vardı. O cenazeye katılanlar Binali Bey'in çelengine tepki göstermiş.
Tepki o kadar çok olmuş ki Binali Bey'in koruması; yanıma gelip "Çelengi kaldıralım isterseniz" dedi. Ben çok üzüldüm bu duruma ve "Çelengi daha da öne koyun" dedim. Böyle bir şey kabul edilemez. Binali Yıldırım babamın dostu, benim de yarı babam sayılır.
Kendisinin kızını da, kardeşini de iyi tanırım. Çok da severim. Bu tepkilerin kabul edilebilir hiçbir yanı yok.
Babama cenaze sırasında değil ama eve gelince söyledim. O da çok sinirlendi.
Acımızı da, sevincimizi de paylaşan törenler bizi bir araya getirir, birleştirir.
Hangi siyasi görüşten olursak olalım, bizim ortak değerlerimiz var.
Bu değerlere herkes saygı göstermeli.
Vatanını çok seven biri olarak böyle ayrışmalardan çok rahatsız oluyorum.
Siyasi görüşünü sandıkta göstermelisin.
Bu arada seçimler var önümüzdeki hafta. Mutlaka herkes gidip oyunu kullanmalı.
Oyunu kullanmıyor, sonra da söyleniyor; bu tiplere gıcık oluyorum.
Oy vermek bir vatandaşlık görevidir.
Bu görevi herkes yerine getirmeli.
Sanatçı, siyasi görüşünü dile getirebilir; ona saygı duyarım. Ben siyasetten hoşlanmadığım için uzak durdum hep.
Döneme göre değişenler var, onları da eleştiriyorum ama.
- Gülben Ergen'i de bundan dolayı eleştirmiştiniz hatırlıyorum. Döneme göre değişen tutumuyla toplumun değerlerini sömürdüğünü söylemiştiniz...
Evet. Siyaset ortamına göre renk değiştiriyor çünkü. Sadece Gülben Ergen de değil; bunun gibi çok kişi var.
Bu insanların hayat duruşları da böyle.
Dönemin rengine göre bayrak değiştirmek samimi gelmiyor bana. Kendi çıkarına göre oraya buraya yanaşanlar bana yapay geliyor. Sanatçı siyasi fikrini açıkça dile getirebilir, buna saygı duyuyorum. Benim eleştirdiğim nokta, kendi çıkarına göre renk değiştirenler...
Zaten bu tarz duruşa sahip olanları halkımız hemen anlıyor.
KIZIMA BABASIYLA İLGİLİ TÜM GERÇEKLERİ ANLATTIM
- Kızınınız babası Efe Önbilgin'le görüşüyor musunuz?
Beş yıldır Efe'yi görmüyordum. Evlilik kararı aldığımda kızımı Ankara'ya kaçırmaya çalıştı. Pasaportunu da aldı. Benim ilişkimi bozmak için bunu yaptı. Bana bilenip kızıma ceza vermeye kalktı ama başarılı olamadı. Bu süreçte kızımın nafakasını ödemedi. Kızımı görmeye bile gelmedi annemin cenazesine kadar. Cenazede ortaya çıkıp tekrar aile olmak istediğini söyledi. Hamileliğimde bana çok fazla psikolojik şiddet göstermişti. O günleri unutamam, aile olmamız mümkün değildi. Güvenmiyordum ona. İyi ki de güvenmemişim. ABD'den gelip aile olalım derken, Amerikalı sevgilisini de buraya getirmiş, otele yerleştirmiş. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Bu olaydan sonra her şeyi kızıma anlatmaya karar verdim. Psikolojisi etkilenmesin diye pembe bir tablo çizmek adına babasının bize yaşattığı hiçbir şeyi anlatmamıştım. Ödemediği nafakalar yüzünden hapse girmesi gerekirken bunu durdurdum. Yıllar sonra evimize gelip bu tiyatroyu niye oynadığını anlamış değilim. Bir kadın olarak bir beklentim yok zaten. Bu hareket ile kızımın düzenini bozmaya çalıştı. Bu nedenle hukuki süreci başlatmaya karar verdim. Efe'nin ödemediği nafakalardan dolayı hapse girmesi gerekir. Bu noktada kızıma her şeyi anlattım. Ona "Davayı devam ettirelim mi?" diye sordum, "Anne ettir, sen güçlü bir kadınsın" dedi. 'Annem, babamı hapse attırdı' demesin diye beklemiştim. Türk yargısı kadınların haklarını koruyor. Kimse kızımı üzemez. Zaten babalık görevini yerine getirmedi. Efe'nin ailesi de benzer tavır içinde...
YILLAR ÖNCE KADINA ŞİDDETE KARŞI TEK BAŞIMA SAVAŞ VERDİM
- Siz en popüler döneminizde ekranlara çıkıp erkek arkadaşınızdan dayak yediğinizi söylemiştiniz...
Kimsenin böyle konuları konuşmadığı bir dönemde çıkıp cesurca şiddet gördüğümü açıklamıştım. Kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla hareket edenler çoktu o zamanlar. Tek başıma kadına şiddete karşı mücadelemi yapmıştım. Bunun acısını da çektim. 'Niye söyledin, ben söylemezdim' diye rahmetli Oya Aydoğan bile kızmıştı bana. Kadına şiddetle mücadele için o dönem gerekeni yaptığımı düşünüyorum. Şimdi insanlar sosyal medyadan iki paylaşım yapınca destek olduklarını sanıyorlar. Bence çok yapay. Kadına şiddetin önlenmesi için erkek çocuklarını doğru yetiştirmek önemli. Burada en büyük sorumluluk annelere düşüyor.
ŞÖHRETİN DEVAMI İÇİN ÜRETMEK ŞART
- Rekabetin çok olduğu bir alan moda sektörü. Bu durum sizin arkadaşlıklarınızı nasıl etkiledi?
Her meslekte rekabet var. Şöhreti taşımak bir meziyet bence. Şöhreti devam ettirebilmen için üretmen gerekiyor. 90'lardan bugüne benim arkadaş sayımda azalma oldu. Bunun sebebi de artık mutsuz insanları etrafımda barındırmıyorum. Güzide Duran, Pınar Altuğ gibi hem mutlu, hem başarılı kadınlarla görüşüyorum. Zamanında şöhret olmuş ama bunu devam ettiremeyip 'Nerede o eski günler, ah ah' diyenlerle vakit geçirmiyorum. Eski günler ayrı, bugünün koşulları ayrı.
YURT DIŞINA AÇILMADIĞIM İÇİN PİŞMANIM
- En büyük pişmanlığınız nedir?
Güzide Duran yurt dışına açıldığı dönem benim de dosyamı götürmüştü. Çok beğenilmişti dosyam. "Hemen gelip işe başlasın" demişler ama ben cesaret edip yurt dışına gidememiştim. Şimdi olsa mutlaka giderdim. Kendi çöplüğümün horozu olmak yerine dışarıya açılmalıydım.