İnsanoğlu tatminsiz. Ne yaşlanmak istiyoruz ne çirkinleşmek… Bu uğurda tarih boyunca yapılanlar akıl alacak gibi değil!
Selen Görgüzel'in "Yanlış anlaşılmasın tamamen bilimsel" açıklamalarıyla sünnet derisi bakımını okuyunca geldi aklıma bunlar…
"Yanlış anlaşılmasın" derken ne kastetti pek anlayamadım ama yanlış anlamaya müsait zihnimden birkaç saçma düşünce geçmedi değil.
Mesela Selen Hanım'ı sünnet düğünlerini gezip tek tek artık derileri toplarken hayal ettim. Benim oğlanın sünnet derisini ne yapmıştık ki diye hafızamı zorladım, hatırlayamadım!
Bir ara Patrick Süskind'in Koku romanı düştü aklıma… 18. yüzyıl Fransa'sında geçen romanın kahramanı Jean-Baptiste Grenouille, kendi vücut kokusu olmadığı için kızları öldürüp onların kokularını çalıyordu… Ya kadınlar ayaklanıp, süt kokan küçük bebeklerin sünnet derilerinin peşine düşerse güzellik uğruna diye hezeyanlara kapıldım…
Abarttım da abarttım yani… Biraz papatya çayı içsem sakinleşirdim aslında ama düştü aklıma bir kere sünnet derisi… Sahi papatya çayı gençleştirmez mi?
Tarih böyle kadınlarla, daha doğrusu kadın ve erkeklerle dolu… Gençlik ve güzellik uğruna yapmayacağımız şey yok! Sünnet derisi en masumu…
Efsanevi Mısır Kraliçesi Kleopatra eşek sütü ile karıştırılan timsah gübresini yüzüne sürdüğü sırada, güzellik uğruna yapılacaklar maratonunun startını verdi aslında. Nasıl da masummuş Kleopatra… Saatler boyunca, gül yaprakları ve süt içerisinde banyo yapar, en fazla gübre sürerdi yüzüne.
Yıllar geçti üzerinden, eşek sütü yetmez oldu insanoğluna… Fransa Kralı 2. Henry'nin eşi Diane de Poitiers, genç kalmak için altın klorür ve anestezi eterine dadandı. Yarı baygın ama güzel bir yüzle geziyordu…. Sonra nasıl öldü acaba!
1900'lerde bambaşka bir akım başladı. Gençlik uğruna simsiyah maskelerle gezen kadınlar vardı mesela… Saç ütüleme, gamze çıkarma makinası, çil sildirme aleti gibi zihni sinir projeler, ileriki günlerde ipin ucunun nasıl da kaçabileceğine dair işaretler verdi aslında!
2000'ler artık güzellik ve gençlik uğruna zıvanadan çıktığımız dönem! Yok artık bu da olmaz dediğimiz zamanlar…
SOLUCAN YEDİ!
Gwyneth Paltrow, dudakları dolgunlaşsın diye dudaklarını doktor kontrolünde arılara sokturdu. Üstelik bir de açıklama yapıp, "Açıkçası deney faresi gibiyim. Ne yenilik varsa denemek istiyorum. Her türlü yönteme açığım" dedi.
Sandra Bullock, şişkin gözaltları için hemoroid kremi kullandı. Ama biz bu akımı Ebru Akel'den öğrendik. Satış patlaması yapmıştı hemoroid kremi hatırlayın!
Vampir maskesi diye bir trend başladı sonra. Kişinin damarından çekilen kendi kanının küçük iğneler yardımıyla derinin altına enjekte edildiği yöntem elem acı ve keder dolu. Kim Kardashian tabii ki bu yöntemi deneyen isimlerden biri… Üstelik canlı yayında bu yöntemi uygulatmasıyla gündem oldu. Gözyaşı kan revan içinde güzelleşti Kardashian…!
Çocuğunu doğurduktan sonra plesantasını yiyen Kourtney Kardashian'ı sadece güzellik endüstrisi değil, korku filmi sektörü de incelemeye aldı. Eva Longoria da plesanta akımına kapılanlardan… Salma Hayek gençleştiriyor diye çekirge yedi… Çekirge ne ki, kızartılmış karınca hatta solucan yediğini de açıkladı.
BEN SİMİT YİYEDURAYIM!
Sertab Erener'in 100 yaşına kadar yaşamak uğruna denek olduğunu, Ebru Şahin'in -103 derecelik buz tedavisi yaptırdığını, Seda Sayan'ın saymakla bitmeyecek çabasını, Ajda Pekkan'ın kol altlarını traşlattığını saymıyorum bile…
Özetle güzel kalmak başa bela!