Yapay zeka denince ismi ilk akla gelen, OpenAI'ın kurucusu ve mevcut CEO'su olan Sam Altman, kız kardeşi tarafından cinsel istismarla suçlanıyor.
Ann Altman tarafından açılan davada bu istismarın 1997 yılında, Ann 3, Sam ise 12 yaşındayken başladığı ve Sam'in 21 yaşında olduğu 2006 yılına kadar devam ettiği iddia edildi.
Ann Altman bu istismarın kendisini derinden yaraladığını ve bu yüzden hiçbir zaman normal bir hayat yaşayamadığını söylüyor.
Sam Altman ve ailesi ise Ann'in geçmişte de diğer aile üyelerine komplolar kurduğu, insanlardan para almak için böyle bir şey yaptığını açıkladı.
Ann'in zihinsel sağlık sorunlarının olduğunun söylendiği açıklamada, onu kurtarmak için her şeyin yapıldığı ama sonuç alınamadığı ifade edildi.
Bu tip davlarda kadının beyanı esastır ama abinin 1,1 milyar dolar servetiyle dünyanın sayılı zenginlerinden biri olması davaya farklı bir boyut katıyor.
Ancak Altman Ailesi'nin yaptığı açıklamada Ann'in tüm maddi yardım ve tedavi tekliflerini reddettiği belirtildi.
Derdi para olan bir insan maddi yardımları reddeder mi?
Dava açılmadan önce susması için para teklif edilmiş de olabilir.
Bu arada 2023 yılının kasım ayında Sam Altman kendi kurduğu dünyanın en kârlı şirketlerinden biri olan OpenAI'dan kovulmuştu.
Daha sonra Altman, Microsoft'ta başlayacağını duyurmuş, ardından da OpenAI'nin 700 çalışanı yönetime mektup yazarak Altman'ın görevine geri getirilmemesi durumunda istifa etmekle tehdit etmişti.
Ve Altman görevine geri gelmişti.
Altman neden işten kovuldu dersiniz?
OpenAI'ın eski yönetim kurulu üyesi Helen Toner, Altman'ın kovulmasının nedenleri olarak, "psikolojik taciz, yalan söyleme ve manipülatif davranma" olarak açıklamıştı.
Akıllara su soru geliyor; kız kardeş mi yalan söylüyor yoksa yukarıdaki suçlamalar yüzünden kendi şirketinden kovulan abi mi?
ABD yargısı bu tür davalarda kimsenin gözünün yaşına bakmaz!
Sonucu bekleyip göreceğiz.
Peki, şimdi bu ağır suçlamalardan sonra Altman'ın yarattığı yapay zekadan şüphe duymamız gerekiyor mu?
***
SABAH KAHVESİ ÖLME RİSKİNİ DÜŞÜRÜYOR MU?
ABD'deki Tulane Üniversitesi'nde kahvenin günün hangi kısmında içildiğinin nasıl bir etki yarattığı araştırıldı.
Araştırmada 40 bin 725 yetişkinin 1999-2018 yılları arasındaki tüm sağlık verileri incelendi.
Ayrıca bir hafta boyunca nasıl beslendiğinin kaydını tutan 1463 kişinin verisi de çalışmaya dahil edildi.
Araştırmada katılımcıların yaklaşık yüzde 36'sı öğleden önce kahve içiyordu. Yüzde 16'sı gün boyunca içerken, yüzde 48'i kahve tüketmiyordu.
Bilim insanları sabah kahve içenlerin, kalp-damar hastalıklarından ölme riskinin hiç içmeyenlere göre yüzde 31 daha düşük olduğunu kaydetti.
Herhangi bir sebepten ölme riskleri de yüzde 16 daha düşüktü.
Araştırma sabah kahvesinin neden ölüm riskini düşürdüğü sorusuna cevap vermiyor.
Ancak bilim insanları, günün ilerleyen saatlerinde kahve içmek biyolojik saat olan sirkadiyen ritmi veya uyku düzenini sağlayan melatonin hormonunun seviyelerini bozuyor olabilir diyor.
Bu da uyku ve kan basıncı üzerinde etki yaratarak kalp sağlığına zarar verebilir. Bu tip araştırmalara şüpheyle yaklaşıyorum. Örneğin sadece akşam ve gece kahve içenler incelense bu araştırmadan kahve çok zararlı çıkabilirdi.
Zaten araştırmada gün içinde kahve içenlerle hiç içmeyenler arasında yukarda bahsedilen farkların gözlemlenmediği belirtilmiş.
Sanki bazı araştırmalar istenen sonuca ulaşmak için yapılıyor gibi.
Gıda sektörüne dair yapılan araştırmaları kimlerin ya da hangi şirketlerin fonladığı haberlerde yer alsa, daha objektif bir yaklaşım olur.
***
NEREDEN GELİYOR BU FISTIK BOLLUĞU?
Kızım çikolatayı çok seviyor. Geçtiğimiz hafta her zaman gittiğimiz bir kahve zinciri şubesinden içi antep fıstığı dolu bir çikolatayı ucuz denecek bir fiyata aldık.
Bir başka kahve zincirinde ise içtiğimiz kahvenin yanında antep fıstıklı çikolata hediye ettiler.
Ben nereden geliyor bu antep fıstığı bolluğu diye düşünmeye başlamıştım ki, birçok kişinin antep fıstığı furyasıyla ilgili kafa karışıklığı yaşadığına dair bir haber okudum.
Birden bire patlayan Dubai çikolatası çılgınlığını da unutmayalım!
Bu kondu Doç. Dr. Kaan Yılancıoğlu, geçtiğimiz ay aflatoksin tespit edilmesi nedeniyle Avrupa'ya ihraç edilen bazı antep fıstıklarının geri gönderildiğine dair haberleri hatırlatan bir açıklama yaptı:
"Şimdi iç pazarda ucuz fiyata satılmaya başlayan fıstıkların, iade edilen bu ürünler olup olmadığı konusunda endişelerim var." Bu konuda yetkililerin bir açıklama yapması gerekiyor mu?
Sadece antep fıstığında değil, pestisit oranı yüksek olduğu için yurt dışına ihraç edilen çeşitli sebze ve meyveler de dönem dönem geri yollanıyor.
Avrupa'dan geri gelen ürünlerin iç piyasaya sürülmediğini açıklayan Tarım ve Orman Bakanlığı, şüpheleri giderecek raporlar sunarlarsa ya da o ürünlerin imha edilme görüntülerini paylaşsalar daha iyi olmaz mı?
Bu arada Tarım ve Orman Bakanlığı, yurt içinde üretilen ve ithal edilen gıdaların resmi kontrollerinde uygulanacak maksimum pestisit kalıntı limitlerinde yeni güncelleme yaptı. Böylece Avrupa Birliği (AB) uygulamalarına uyum sağlanmış oldu.
Geç de olsa bu çok doğru bir karar alındı.
***
BİR MODACININ CENAZESİ
Ünlü modacı Rosita Missoni için Milano'da düzenlenen cenaze töreni tam da onun karakterini ve tutkularını yansıtan bir renk ve tasarım şöleni gibiydi.
Rengârenk tabut sizce nasıl?
Rosita'nın torunu, tabut için "Neredeyse bir mandala gibi boyadık ve beş günde tamamladık" dedi.
Kilisenin avlusunda duran çiçekte ise Missoni Ailesi üyeleri elleriyle yazıp çizdiği kişisel notlar, kalp motifleri, mantar ve çiçek süsleri yer alıyordu.
Sıra dışı bir modacıya da böyle sıra dışı bir cenaze yakışırdı.
***
Altyazı
"Bir suç işlemek istiyorsan ama suçlanmak istemiyorsan, etrafına yeterince kalabalık toplaman yeterli." (Şahsiyet)