Eurovision Şarkı Yarışması'nın 9 Mayıs'taki yarı finallerinde İsrail dahil 10 ülke finale kaldı.
İsveç'in Malmö kentinde binlerce Filistin yanlısı gösterici 9 Mayıs'taki yarı final öncesi İsrail'in yarışmaya katılımını protesto etti.
İsrailli Eden Golan "Hurricane" adlı şarkıyı söylediği sırada onu destekleyenlerle birlikte yuhalayanlar da oldu.
Yarı finalde 2003 yılında Riga'da yapılan yarışmada birinci olan Sertab Erener de sahneye çıktı.
Erener sahnedeyken Türk ve Yunan Basın Ekibi "Everyway That I Can" şarkısını söyleyerek beraber dans etti. Barış rüzgarları esti. Neredeyse tüm salon Erener'e eşlik etti.
Yarışmayı internetten takip eden Türkler duygu seline kapıldı.
Sosyal medyada tam bir Eurovision nostaljisi yaşandı.
"Eurovision'a katıldığımız günler ne güzeldi, keyifliydi" benzeri yorumlar yapıldı.
Yani politik oyların, olayların ve müziğin dorukta olduğu tam rahmetli Bülend Özveren'lik bir ortam yaşandı.
Eurovision denince ilk akla gelen ülkelerden biri olan Türkiye yine temsil edilmedi.
TRT'nin Eurovision'a katılmama ve daha kötüsü bu yarışmayı ekrana getirmeme inadının yanlış olduğunu düşünüyorum ve bunu birkaç kez yazdım.
Tam da İsrail dünya çapında Eurovision'da protesto edilirken bizim de bu konuda söyleyeceklerimiz varken TRT yarışmayı ekrana getirmedi! Kendimizi bu kültürel ve siyasi tartışmadan izole ettik!
2012 yılından sonra dönemin TRT Müdürü İbrahim Şahin, güya oy sisteminde adaletsizlik yapılıyor diye Eurovision'a katılmama kararı almıştı. Birincilik olmak üzere birçok kez başarılı dereceler aldığımız Eurovision'un şarkı yarışmasından öte, Avrupa ve Batı ile bağlarımızı güçlendiren kültürel bir organizasyon olduğunu unuttuk! Eurovision'a katılmayı ve ekrana getirmeyi yasaklayan Şahin'in döneminde TRT'de FETÖ kadrolaşmasının rekor kırdığını da unuttuk!
Eurovision'dan çekilme kararının kültürel anlamda Türkiye'ye yapılmış bir kötülük olduğuna ve ülkemizi Avrupa kültüründen izole ettiğine inanıyorum.
AB üyeliğimizin sekteye uğradığı bir dönemde Eurovision'a katılmak, aradaki buzları eritmek ve Avrupa'nın bir parçası olduğumuzu tekrar hatırlatmak adına olumlu bir adım olabilir!
Bu yanlıştan dönülmeli!
***
KORKMUYORLAR, DALGA GEÇİYORLAR!
Son birkaç gündür sosyal medyada çok tartışılan bir olaydan bahsedeceğim:
Bir araç sahibi 18.08.23 tarihinden tanınmış bir akaryakıt istasyonundan yakıt aldı. Araçta firmanın kart kaydı var ve depo kapağında euro diesel yazıyor.
Ancak sürücü yola çıktıktan bir süre sonra aracı stop etti ve yakıt fişine bakınca dizel aracına benzin konduğunu gördü!
Sürücü hemen akaryakıt firmasını aradı. Firma yetkilisi "Aracınızı yetkili servise çektirin, biz de istasyonu arayıp en kısa sürede zararınızı gidereceğiz" dedi.
İstasyon yetkilisi aradı özürler diledi, zararın giderileceğini açıkladı vs. Ama birkaç gün sonra firma yetkilisi, istasyon şefi tabiri caiz ise ortadan kayboldular.
Araç sahibi yaklaşık üç ay uğraştı ama firma resmi tebligatlara bile cevap vermedi.
Daha sonra istasyon sahibi; "Yetkili servis çok para istiyor, çıkarıp sanayide yaptıralım' dedi ama araç sahibi motor garantisi olmayacağından bu teklifi kabul etmedim. Araç 3-4 ay servis otoparkında bekledi. Kasım 2023 itibarı ile tespit davası kapsamında bilirkişi raporu çıktı.
Aracın yanlış yakıttan arızalandığı ve sorumluğun akaryakıt firması ve istasyona ait olduğu belirlendi.
Ancak firma ve istasyon yetkilileri gelen tebligatlara yine cevap vermedi.
Mecburen tespit raporu sonrası aracın tamirine araç sürücüsü onay verdi.
Nihayet 6 ay sonra araç sahibi aracını alabildi. Ancak ne akaryakıt firması, ne istasyon sahibi hiçbir şekilde ödeme yapmadılar!
Beyaz eşyadan otomobile, teknoloji aletlerine birçok üründe sorun yaşandığında bazen çok büyük markalar bile mahkeme kararı olmadan hasarı karşılamıyor, ürün değişikliğine gitmiyorlar!
Özellikle sıfır diye satılan otomobillerde bu sorun çok yaşanıyor!
Çünkü firmalar korkmuyorlar!
Davaların yıllarca sürmesine güveniyorlar!
Tüketiciyle resmen dalga geçiyorlar! Bu tür olaylarda suistimalleri cezalandıracak ve hızlı karar aldıracak yasalara ihtiyaç var!
***
TEHLİKE GELİYORUM DEMİŞ
İstanbul'da özel bir okulda müdür olan İbrahim Oktugan'ı öldüren öğrenci Y.K.'nın bir yıl içinde dört okul değiştirdiği ve disiplin sicilinin kabarık olduğu ortaya çıktı. Okulda sigara içmek, zorbalık yapmak vs. gibi bilindik disiplin suçları işleyen Y.K.'nın 'Taksirle yaralama' ve '6136 SKM' suçlarından kaydı vardı. Yeni bir iddiaya göre Y.K. bir okulun bahçesinde çocukların dinlenmesi için yapılan çardağı ve bahçedeki ağaçları da yakmış!
Çocuk tam bir suç makinesi çıktı! Bu olayda böylesine arıza bir öğrencinin bir yılda dört okul değiştirmesini de tartışmalıyız! Okulla alakası olmayan, okullardaki disiplini yok eden, diğer öğrencilerin motivasyonunu düşüren, öğretmen bıçaklayan, döven vs. psikopat öğrencileri zorla okutmaya çalışıyoruz! Y.K. beni okutmayın diye neredeyse bütün suçları işlemiş. Yani tehlike geliyorum demiş! Ama mevcut eğitim sistemi onu bir yılda dört okul değiştirmesine izin vermiş!
***
Altyazı
"İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paranın yaptığı sahte insanlar da var." (Ulan İstanbul)