Bazı meslekler karaborsaya düşmüş.
Öyle ki kariyer sitelerinin verilerine göre kebap ustası için açılan bir pozisyonun dolma süresi 62 güne, protez tırnak ustası için 49 güne, elektrik ustası için 42 güne kadar çıkmış.
Hürriyet'in haberine göre maaşlar ise döner ustasında 41 bin lira, tırnak ustasında 39 bin lira, elektrik ustasında 37 bin liradan başlıyor.
Öte yandan şoför, sekreter, depo personeli arayanlar bir günde, çağrı merkezi personeline ihtiyacı olan ise üç günde çalışan buluyor.
İşverenler döner ustası ve protez tırnak uzmanı için haftalarca sırada bekliyorlar.
Bazı ustalar kendi sektörlerinde yıldız muamelesi görüyor.
İşte kalıcı meslek sahibi olmanın önemi.
Bir elektrik ya da döner ustası, berber, kasap, tır şoförü Avrupa'da bile rahat iş buluyor!
Evdeki küçük tadilat işleri için bile usta bulamıyorsunuz artık. Çünkü gençler iş bulamayacakları bölümlerden mezun olurken, usta yetişmiyor. Var olan ustalar da çok yoğunlar.
YOUTUBE MESLEK OKULU!
Vatandaş da YouTube videolarından derdine çare arıyor artık.
Aslında o videolardan küçücük tamiratlar için ustalara ne çok para verdiğinizi de öğrenmiş oluyoruz.
Üniversitelerde işsizlik garantili bölümler tercih edenler atanmayı, iş bulmayı beklerken çocukluktan elektrik, oto tamircisi yetişen ustalar doktorlardan, mühendislerden bile daha çok kazanıyorlar.
Devir usta olma, ticaret yapma devri!
Üniversite enflasyonu var. Birçok bölüm kapatılmalı ve bunların yerine kalıcı, geçerli mesleki alanlarında ustalar yetiştirilmeli.
En önemlisi mesleklere itibar kazandırılmalı!
***
ÇAKARLI KONVOYLU MUHTAR ADAYI
İstanbul Pendik'te bir mahallede muhtar adayı olan Şükrü Aydemir de çakarlı lüks araçlarıyla konvoya çıkmış.
Muhtar adayıyken böyleyse kazanınca nasıl bir şov yapar acaba? Makam arabası Şükrü Bey'in mi? Konvoydaki diğer lüks araçlar muhtarı destekleyenlerin mi? Ya da bu araçları kiraladılar? Şükrü Bey'in durumu iyiyse mahalle muhtarı olmak için neden bu kadar çabalıyor? Şükrü Bey'in amacı ne?
Bu soruların yanıtlarını bilmiyorum lakin ama muhtar adayı haber olmayı başardı. Önemli olan bu belki de. Konuşulmak, haber, hatta gündem olmak! Gerisi hikâye!
***
DRAGO VAKASI!
Dilan Polat davasıyla gündeme gelen fenomen Banu Parlak'ın alabay cinsi köpeği Drogo, komşusu Yasemin Kılıç'ın küçük köpeği Leo'yu parçalayarak öldürdü.
Parlak bu olay karşısında umarsız tavır takınması yetmezmiş gibi karşı tarafı suçladı.
Güya Drogo, Leo ile oynamak istemiş ama komşuları ona şiddet uygulayınca saldırganlaşmış.
Saldırı görüntülerinde Parlak, kendi köpeğini bile tutamıyor. Böyle güçlü köpeklerin tasmasız ve ağızlıksız dolaştırılması suç aslında.
Köpek severler şimdi Drago'nun tasmasız dolaştırılmasına kızıyorlar.
Peki, ülkemizde net sayısı bilinmeyen, bazılarına göre sayıları 5 milyondan fazla olan başıboş köpekler ne olacak?
Onlar da tasmasız, ağızlıksız!
Başıboş köpeklerin mevcut yerlerinde kalmalarını isteyen bazı köpek severler, "Drago'ya tasma takılmalıydı" derken, başıboş köpeklerin serbest dolaşmalarını istemeleri ne yaman çelişkidir!
***
İYİ ÇOCUĞA BAK SEN!
17 yaşındaki Timur Cihantimur'un arabayla çarparak öldürdüğü Oğuz Murat Aci'nin babası Özer Aci şu çarpıcı açıklamayı yaptı:
"Çocuğun okula da aynı araçla gittiğini ve olaydan birkaç ay önce aynı bölgede 5 kez hızdan ceza yediğini öğrendik. Bu araç bu çocuğa tahsis edilmiş."
Annesi Timur'un aslında iyi kalpli bir çocuk olduğunu söylemişti. Aynen!
Birini öldürene kadar gaza basmaya devam etmiş!
Çocuğunun altına lüks hız canavarı araç çek. Gelen cezaları öde. Birini ezince de çocuğu kaçır!
Bu vaka bu tür olaylarda ailelere de dava açılması gerektiğine iyi bir örnek aslında.
***
6 MİLYONU OLAN ZENGİN Mİ?
Türkiye'nin en zengin dördüncü kişisi İbrahim Erdemoğlu, "Varlığı 6 milyon TL'nin üzerinde olan herkesten yüzde 1 servet vergisi alınsın. Dar gelirlinin durumu ortada. Hepimiz aynı gemideyiz" dedi.
Bu köşede birçok kez önerdiğimiz bazı ülkelerde uygulanan 'Servet Vergisi'ne benzer bir yaklaşım bu. Erdemoğlu doğru söylüyor, aynı gemideyiz ve bu geminin alt kısmında bulunanlar enflasyon karşısında eziliyorlar.
"Kimin parasını kime dağıtıyorsun. Çalış sen de kazan. Kimse seni beslemek zorunda değil" diyenler olacaktır.
Ancak pandemi, enerji krizi, savaşlar, küresel kuraklık vs. gibi anormal süreçlerden geçtik. Pandemi yasaklarıyla üretimin durması devletlerin para basmasına yol açtı. Bu da küresel ölçekte enflasyonu artırdı.
Her ülke belli ölçülerde bu krizden etkilendi.
Türkiye gibi göçmen akınına maruz kalan gelişmekte olan ülkeler ise daha fazla etkilendi.
Yüksek enflasyon ortamında alt ve orta gelir grupların varlık biriktirmesi, tasarruf etmesi durur.
5 TL'ye alınan ürün bir sabah 10 TL olur.
Bu aradaki fark da enflasyona karşı korunaklı bir finansal güce sahip olan varlıklı kesime akar.
Küresel ekonomik krizin yol açtığı yüksek enflasyon ortamında zenginler servetini artırırken fakirler daha da fakirleşir.
Öyleyse bu süreçte ortaya çıkan servetin belli ölçülerde paylaşılması adil bir yaklaşım olur. Ancak 6 milyon TL bir zenginlik göstergesi değil.
Normal sade vatandaşın evi ve arabası 6 milyon ediyor zaten. Belki de üst sınır 100 milyon TL olmalı. Ya da 100 milyon üstü ile 100 milyon altı farklı oranlarda 'Servet Vergisi' ödemeli.
Aslında vergiler adil bir şekilde toplansa, vergi afları olmasa.
Zengin vergisini hakkıyla ödese 'Servet Vergisi'ne bile gerek kalmaz!
***
Altyazı
"Futbol, şahsi beceri gerektirir; ama aslında toplu oynanan, insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin." (Dar Alanda Kısa Paslaşmalar)