HES kodu ve açık alanda maske zorunluluğunun kaldırıldığı gün birçok insanda bir rahatlama duygusu oluştu. HES kodlu, maskeli günlerle ilgili espriler yapıldı.
Ve derken Prof. Dr. Mehmet Ceyhan her zamanki karamsarlığıyla salgında yeni bir yol denendiğini ama Türkiye'de aşılama oranımızın az olduğunu ve salgının neresinde olduğumuzu bilmediğini belirtti. Kısacası yasakların kaldırılmasını onaylamadı.
Ve sosyal medya ahalisi ikiye bölündü. Ceyhan'a isyan eden de vardı, haklı bulanlar da...
Ama Ceyhan'dan ve onun karamsar açıklamalarından sıkıldıklarını dışa vuranların sayısı fazlaydı. Sıra dışı espriler de yapıldı. Ceyhan'ın hoşgörüsüne sığınarak halkın hocamızla ilgili bazı yorumlarını paylaşmak istiyorum:
■ "Artık köşene çekil. Torun mu seversin, bahçeyle mi uğraşırsın, oturup kitap mı okursun, birkaç tavuk alıp hayatının sonuna dek onlardan özür mü dilersin bilmiyorum ama sus artık."
■ "Zaten dışarıda maske takılmıyordu. İnsanlar iyice boşlayacak. Olan yine kronik hastası ve yakını olanlara oldu. 2 hafta sonra inşallah patlamaz vakalar."
■ "Dönülmez akşamın ufkundayız Mehmet'ciğim. Salgının neresindeyiz bilinmez demişsin ya onu kastediyorum. Koşarak eski normale kavuştuğumuz, yeni çakma normale dönüşün imkansıza yakın olduğu muhteşem bir yerdeyiz. Tadını çıkar bence, şüphen olmasın iyi olacak."
■ "Toplum bağışıklığı oluşturulması amaçlanıyor gibi gözüküyor ama her gün ortalama 200 can gidiyor..."
■ "Maskenin iyi bir kalkan olduğunu biliyoruz. Nedir bu insanların maske ile problemi anlamak mümkün değil."
■ "Bu beyfendinin tüm korona süreci boyunca bir kere olumlu bir şey dediğini duyamadık."
■ "Bu pandemi hiç bitmeyecek, siz de beni sürekli dinlemek zorunda kalacaksınız şeklinde fotoğrafı olan pandemi sanatçısı!"
■ "Doğruları söyleyen doktordur. Doğruları söylediği için de milyonların nefretini üzerine toplamıştır. Sizin duymak istediklerinizi açıklamak zorunda değil"
■ "Ukrayna krizini aşı yapılmamasına bağlayan stratejik deha."
■ "Şu an evde cenin pozisyonunda hıçkırarak ağladığını düşündüğüm kişi."
BİR DİLİM PASTA İÇİN...
Samsun'da düğün salonuna girerek pasta yediği iddia edilen A.K. şikayet üzerine polis tarafından gözaltına alındı. Nöbetçi mahkemeye ifade veren A.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Şaka mı diye haberi tekrar okudum!
Bu olay bana Ahmet Kaya'nın 70'lerin ikinci yarısında okulu bırakıp İstanbul'da iş bulmak için umutsuzca sokaklarda gezdiği günlerden birinde girdiği düğün salonunu hatırlattı.
Kaya, tamamen mutsuzlaştığı ve umutsuzlaştığı bir gün yanından geçtiği ve hiç tanımadığı insanların bulunduğu bir düğün salonuna girip kendini düğünde dans edenlerin arasına atarak delirmişçesine ve ağlayarak dans ettiğini anlatmıştı.
Başka insanlardan da benzer çok hikâye duydum.
A.K.'nin de belki canı sıkılmıştı, dışarısı soğuktu, parası yoktu ve hiç tanımadığı düğün salonuna girip pasta yedi.
Acaba takı takmayınca mı dikkatleri çekti? Nasıl bir düğün sahibiymiş ki bu, zavallı adamı mahkemeye çıkaracak kadar uğraşmış! Umarım bu haber doğru değil, olay farklıdır.
Düğün bu yahu, yenir, içilir, eğlenilir. Normalde A.K.'ye bir dilim pasta verip, halaya da davet etmeleri gerekirdi.
Ama pasta yedi diye kelepçe takıldı.
YEMEN'İ UMURSAYAN YOK
2011'de başlayan Arap Baharı'nda isyanın ilk tohumları atılan, 2015'te başlayan, bazı Arap ülkelerinin müdahalesi ile büyüyen Yemen'deki iç savaş yedinci yılına girdi.
Yemen zaten çok fakir bir ülkeydi, iç savaşla birlikte insanlar açlıkla boğuşuyor. 28 milyonluk ülkede 24 milyon insan, insani yardıma muhtaç.
Ülkedeki beş yaşın altındaki 400 bin çocuk açlıktan etkileniyor. Ciddi akut açlık sebebiyle 100 binden fazla çocuk öldü.
UNICEF de her yıl yardım çağırısında bulunuyor.
Niyetim acıları karşılaştırmak değil ama Ukrayna'da yaşanan dramın kat kat fazlası Yemen'de yaşanıyor.
ABD ve Avrupa ise Yemen'i umursamıyor!
Yemen'in suçu Orta Doğu'nun en fakir Müslüman ülke olması mı? Petrol bol olsa ABD ve Avrupa sorunu çoktan çözerdi!
ŞU AN BİR MÜSİLAJ VAR
Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, "Marmara Denizi'nde evet şu an bir müsilaj var. Geçen seneki gibi etkili olmasını beklemiyoruz..." dedi.
Sayın Okyar, bir derken az demek istedi galiba. Zaten Okyar'ın da belirttiği gibi müsilaj bir yıllık çalışmayla tamamen ortadan kalkacak bir sorun değil.
Marmara yılların kirini, atığını biriktirip kusmuştu! Çevre, Şehircilik Bakanlığı'nın önderliğindeki ekipler 7/24 çalışıp deniz yüzeyini temizlemişti. Sıra denizin dibinin temizlenmesinde galiba.
Bunca sorunun yanında umarım bir de müsilajla uğraşmayız.
NEVZAT AYDIN HİÇ DEĞİŞMEMİŞ
Yemek Sepeti'nin eski sahibi ve CEO'su Nevzat Aydın, ücret artışı isteyen kuryelerin protestolarıyla ilgili kendisinin topa tutulmasına isyan etti. Artık Yemek Sepeti ile alakasının olmadığını sosyal medyadan paylaştı. Buraya kadar haklı ama açıklamanın devamı birçok insanı rahatsız etti:
■ "Bu arada iyi ki Mert (yeni CEO) işin başında; bana kalsaydı ilk işim, o işi yavaşlatan nankörlerin tamamını göndermek olurdu..."
■ "Dışarıda o iş için bekleyen binlerce insan var..."
Aydın bu açıklamalarıyla içindeki vahşi kapitalizmi dışa vurdu.
İşi yavaşlatmak da birçok ülkede uygulanan bir protesto yöntemi. Çalışanların asgari ücretin üstünde ücret alabilmek için hak arayışına girmeleri nankörlük mü? Çözüm; çalışanlarla işverenin konuşup orta yolu bulması. Çalışanını nankör sanan, verilen parayla yetinmesini isteyen kafa geride kaldı. CEO olduğu dönemde milyonlarca müşterinin bilgileri çalınan Aydın'daki rahatlığı anlayamıyorum. İnsan sıkılır, köşesine çekilir. Maldivler'den nefret kusmaz!