Rıdvan Dilmen, TRT Spor'da 3 Temmuz sürecinde yaşananları anlatırken, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun sözlerini gündeme getirdi.
Dilmen, "İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu STV'de futbol yorumculuğu yapmıştı. Fenerbahçe'nin şike yaptığını söylemişti. Sonuçta o günkü düşünceleriyle aynı noktada değil tabii ki" dedi.
Ve ortalık karıştı.
Hemen İBB Sözcüsü Murat Ongun, "Rıdvan Dilmen dün futbolun şeytanıydı, bugün siyasetin şeytanı. Güzel ülkemizi siyasetin şeytanlarından kurtarmaya az kaldı" diye tweet attı.
Ongun'un üslubu o makama yakışmıyor. Açıkça Dilmen'i tehdit etti. Bu üslupla devam ederse bir gün İmamoğlu'nun da başını yakar!
Dilmen'e gelince yine futbol yorumcusu olduğunu unuttu! Daha önce futbol camiasındaki kişisel hesaplaşmasında bazı gazetecileri FETÖ'cü ilan etmiş ve bu hesaplaşmada "Sayın Cumhurbaşkanım, size de hakaret ediyorlar" diyerek manasız bir şekilde destek bulmaya çalışmıştı.
Rıdvan bir vatandaş olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çok sevebilir ama bu sevgisini yerli yersiz bir şekilde sürekli futbol programlarında dile getirmesi objektifliğine zarar verdi.
Aslında Rıdvan'ın İmamoğlu ile ilgili açıklaması doğruydu ama tarafsızlığını yitirdiği için haklı olduğu tartışmada bile haksız duruma düştü. İnsanlar hemen "İmamoğlu ile Fenerbahçe taraftarının arasını açmaya çalışıyor", "Seçim yatırımı bu" gibi yorumlar yaptı. Ayrıca futbola siyasetin bulaşmamasından bahsederken verdiği İmamoğlu örneğiyle kendisiyle çelişti.
SAVCILARI KUTLADI
Gelelim İmamoğlu'nun meşhur 3 Temmuz konuşmasına. Öncelikle şunu belirtmeliyim; o süreçte medyada yoğun bir FETÖ manipülasyonu vardı ve Fenerbahçeli gazeteci, yazarlar bile bu manipülasyondan etkilendi!
İmamoğlu da bu manipülasyonun etkisinde kalmış olabilir, belki de o konuşma samimi düşünceleriydi, bilemeyiz!
O gün Trabzonspor Yöneticisi unvanıyla yayına bağlanan Ekrem İmamoğlu aynen şu cümleleri kurdu:
"Bunu olumlu yorumlamanın dışında yapacak çok bir şey yok. Çok olumlu yorumluyorum. Artı söylediğiniz bir şeyin karşılığı olarak yani 'Kanıtlanmıyordu, ispatlanmıyordu' diyordunuz. Bence öyle söylemeyelim. Bugüne kadar kanıtlanmak istenmiyordu ya da ispatlanmak istenmiyordu diyelim.
Dolayısıyla kararlı gidişlerini ve bu süreci yöneten herkesi kutluyorum. İnşallah sonuçlarına en kısa zamanda varılır.
Sonuç çünkü çok önemli. Süreç uzadığı takdirde farklı yorumlara başlanır ve gerçekten fayda yerine sıkıntı vermeye başlar. Onun için sürecin çok hızlı işlemesi lazım.
Karar mercilerinin hiçbir duygusallığa kapılmadan kararlarını vermesi lazım. Aksi takdirde görüyorsunuz ki UEFA da, FIFA da 'Kesin karar vereceksiniz ve kesinlikle bu işin içinde olanları cezalandıracaksınız şeklinde ihtar gönderdi."
3 Temmuz soruşturmasını olumlu bulan bir açıklama bu. Üstelik FETÖ'nün yayın organı STV'de yapıldı. İmamoğlu'nun daha hukuk kararını vermeden FETÖ'cü savcıları kutlaması ve şike iddialarına destek vermesi de büyük hataydı.
İmamoğlu'nun satır aralarındaki imaları da önemli. Örneğin 'duygusallığa kapılmadan' ve 'süreç uzadığı takdirde' derken Fenerbahçe'nin büyük camia olmasının yargıyı etkilemesini istemiyor olabilir.
'Kesin cezalandıracaksınız' cümlesinde ise hemen cezanın kesilmesini istiyor olabilir.
Fenerbahçe taraftarı hâlâ İmamoğlu'ndan bir özür bekliyor. İmamoğlu hem özeleştiri yapmalı hem de özür dilemeli! Yani Ongun'un tweet'i ile kapanmaz ya da unutulmaz bu konu.
3 Temmuz Fenerbahçe camiasının kırmızı çizgisidir!
***
İNTERNET BAĞIMLILIĞINA KESİN ÇÖZÜM
İki çocuk annesi Canan Hacıkabak, çocuklarının internet ve telefon kullanım alışkanlıklarının bağımlılık düzeyine gelmesini kendi yöntemleriyle engelleyemeyince arabulucuya başvurdu. Ve taraflar anlaştı.
Çocukların hafta içi telefon kullanma hakkı 45 dakika, hafta sonu ise 1,5 saat olacak.
Çocuklardan Emir "İnternete fazla zaman ayırdığıma ben de ikna oldum. Buradan çıktıktan sonra hem anneme hem de kendime haksızlık ettiğimi düşündüğüm zamanlar oldu" dedi.
Acilen bu arabulucuya başvurmam lazım. Vallahi ben hafta içi 1,5 saat, hafta sonu 3 saate bile razıyım. Çocuklara yapmayın etmeyin desem de faydası olmuyor, tartışma çıkıyor. Aslında birçok ebeveyn aynı sorunu yaşıyor.
Arabulucuya başvurmak zekice bir yöntem olmuş. Galiba tartışma masasında hukuku temsil eden tarafsız biri olunca çocuklar birey olduklarını, önemsendiklerini hissetmişler ve hata yaptıklarını anlamışlar.
***
'KARIM, HALİL ERGÜN'E BENZEDİ'
Okan Bayülgen'e konuk olan ünlü türkücü Mahmut Tuncer, eşinin botoks yaptırmasından sonra Halil Ergün'e benzediğini söyledi.
Mahmut Tuncer yürek yemiş! Bir kocanın eşi hakkında böyle bir espri yapması cesaret ister. Ayrıca Mahmut Bey sadece eşini değil aynı zamanda Halil Ergün'ü kızdırmayı başardı.
Asıl garip olan ise Tuncer'in kızı Gizem de geçtiğimiz haftalarda burun estetiği yaptırdığından bahsederken "Botoks yaptırdım. Annem de yaptırdı.
Ama annem botoks yaptırınca Halil Ergün'e benzedi" demişti.
Nasıl bir botoks işlemiymiş bu merak ettim. Yoksa Işıl Hanım operasyondan sonra sürekli "Aman Mahmut Bey tadımız kaçmasın" demeye mi başladı?
***
İŞTE SPORUN GÜCÜ
Geçen hafta Bordeaux deplasmanında 44 yıl sonra kazanan Marsilya'da galibiyet golünü atan Cengiz Ünder için özel pankart hazırlandı. Marsilya tribünlerindeki Türk bayraklı dev pankartta 'Ünder... Tarihi galibiyet için teşekkürler' yazıyordu.
Geçtiğimiz yıl Lille'in sürpriz şampiyonluğunda katkısı olan Zeki Çelik, Yusuf Yazıcı ve Burak Yılmaz'ı da Fransız taraftarlar bağrına basmıştı. Şampiyonluk kutlamalarında Türk bayraklarıyla dolaştılar.
İşte sporun kardeşliğe, barışa katkısı böyle bir şey. Irkçılığın ve düşmanlığın panzehiri spordaki birliktelik duygusudur.
Ben hiç Galatasaray ve Fenerbahçe'ye şampiyonluklar yaşatan Alex ve Hagi için taraftarların Romanya ve Brezilya bayrakları taşıdığını hatırlamıyorum!
***
Altyazı
"Yüz kere yere düşmüş olayım; başkalarına çelme takan biri olmayacağım. Ben kazanan değil, insan olmak istiyorum." (Frida)