Şarkıcı Halil Sezai, Bozcaada'da vereceği konser öncesi babasının vefat etmesine rağmen konserini iptal etmedi. Sahneye güçlükle çıkan şarkıcı, oldukça üzgün ve bitkin halde neredeyse hiç konuşmadan konserini tamamladı. Konserde, 'Benim Sadık Yarim Kara Topraktır' adlı türküyü söylerken gözyaşlarına hakim olamayan Sezai, sahnede bir saat 15 dakika kaldı.
Ve hemen tartışma başladı: 'Babası ölmüş biri sahneye çıkar mı hiç' diyen de var, 'Show must go on' diyen de...
Öncelikle Halil Sezai'nin başı sağ olsun. Ateş düştüğü yeri yakar, eminim Halil'in şu an en son düşündüğü şey bu tartışma olsa gerek. Ama ünlü olmak böyle bir şey; bazen hiç umurunuzda olmayan polemiklerin ortasında kalabiliyorsunuz.
Ben açıkçası Haluk Bilginer'in vakti zamanında konuyla ilgili yaptığı şu açıklamanın altına imzamı atarım: "Babam öldü ama hâlâ sahneye çıkarım yavşaklığına asla inanmam. Önce insandır önemli olan, oyun değil. Ben babam ölürse sahneye filan çıkmam, k.çımı yesin herkes. Bu kadar içini yakan bir şey varken 'Çok üzgünüz ama show must go on' demek, bırakın bu işleri yani."
Aslında 'Babası ölse konsere hangi şarkıcı çıkmaz?' diye sorsalar, aklıma ilk gelecek isimlerden biriydi Halil Sezai. Örneğin 'İncir Reçeli' filminde Sezai'nin canlandırdığı o hiçlik denizinde yüzen, melankolik ve biraz da anarşist 'Metin' karakteri o konsere çıkmazdı. Aynı şekilde sahnede sanki evindeymiş gibi doğal ve rahat hareket eden, o umursamaz, çakırkeyif Halil Sezai de o konsere çıkmazdı. Ama çıktı işte. Görünenle görünmeyen arasında işte böyle büyük bir fark var.
'Show must go on' diyenlere de bir sorum olacak: Madem hayat devam ediyor, şov da devam etmeli diyorsunuz. Babası ya da herhangi bir yakını yeni vefat etmiş bir sanatçı, o bitik ruh haliyle etkileyici bir performans sergileyebilir mi? Sergilenecek düşük performans seyirciye de haksızlık olmaz mı?