Önceki gün Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreni için Ankara'daydım. Tören öncesi Yüksel Aytuğ ile birlikte gazetemizin Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu'na uğradık. Sağ olsun Müderrisoğlu, tıpkı geçtiğimiz yıl olduğu gibi bize yine Ankara'da deplasmanda olduğumuz duygusunu yaşatmadı. Hem Türkiye'de, hem Suriye'de teröre karşı çetin bir savaş verdiğimiz, şehit haberlerinin üst üste geldiği bir dönemde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde sanatı, kültürü konuşmak siyasi arenadaki stresli havayı biraz olsun kırdı sanırım. Törende edebiyat alanında Mustafa Kutlu, sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Kemal Haşim Karpat, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak, sinema alanında Şener Şen, geleneksel sanatlar alanında Feridun Özgören ödüllendirildi.
Vefa ödülüne ise Ordinaryüs Prof.
Dr. Süheyl Ünver layık görüldü. Törene sağlık problemleri nedeniyle katılamayan Kutlu, Karpat ve Özgören'in yerine ödül alan yakınları etkileyici konuşmalarıyla dikkat çektiler. Merhum Ünver'in ödülünü alan öğrencisi Ahmet Güner Sayar, bir kere bile teklemeden şiir gibi konuştu; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'yken Ünver'in eserlerine sahip çıktığını hatırlatması ise önemli bir ayrıntıydı.
MÜZİK ÜNİVERSİTESİ
Prof. Erol Parlak'ın asistanı Sinan Ayyıldız'la birlikte verdiği mini şelpe konseri törene ayrı bir keyif kattı. Parlak, kendi müziğimizi ve enstrümanlarımızı çocuklarımıza öğretemediğimizi, bir müzik üniversitesi ve kütüphanesi kurulması gerektiğini söyledi. Erdoğan da "Müzik üniversitesi kurma noktasında YÖK Başkanımız hazırlıklarını yapsın" dedi. İşte Erdoğan'ın tarzı bu; toplumun yararına bir şey yapılması gerektiğinde hemen direktifi veriyor. Emin olun, kısa bir süre içersinde o müzik üniversitesine kavuşacağız.
Törende en çok merak edilen Şener Şen'in nasıl bir konuşma yapacağıydı.
Ödülü geri çevirmediği ve Külliye'ye gittiği için sosyal medyada haksız yere lince uğrayan Şen, tören boyunca Erdoğan ile yan yana oturdu. Tepeden tırnağa siyah giyinen ünlü oyuncunun ciddi bir konuşma yapacağı belliydi.
Şen'in konuşmasına "Sayın Cumhurbaşkanım" diye bir hitap cümlesiyle başlamaması dikkat çekti. Şen, özellikle ciddi bir hava yaratmak için böyle bir tercihte bulunmuş olabilir.
ŞENER ŞEN'İN MESAJI
Şen, az ama öz konuştu: "Hikayeler, hayatı nasıl yaşayabiliriz konusunda bize yol göstericilerdir. Ben canlandırdığım karakterleri, iyiye ve doğruya hizmet etmesi için özenle seçtim. Bir aktör için intihar sayılabilecek uzun yıllar istediğim hikayeyi bekledim. İyiyi, doğruyu ve güzeli arayan toplumların her zaman barış içinde yaşayacağına inandım. Bu ödülü toplumsal barışımıza bir katkısı olması umudu ile kabul ediyorum." Şen'in toplumsal barışa vurgu yapması ve 'kabul ediyorum' cümlesini kullanması önemliydi. Erdoğan ise "Şener Şen'i anlatmaya gerek var mı bilmiyorum.
Türk sineması deyince mutlaka Şener Şen'in olduğu bir sahne göz önüne gelir... Bana göre kendisinin en önemli özelliği; komedisiyle, dramıyla bu ülkenin ortalama insanını canlandırabilme kabiliyetidir" diye konuştu. Bundan daha iyi bir özet olamazdı herhalde.
Sosyal medyada yazılanlara takılmamak lazım ama Şen'i sırf ödülü kabul etti diye linç edenlerin var olması gerçekten üzücü. Erdoğan, büyük bir halk kitlesinin oyunu almış ve bu ülkenin en yüksek mevkisini temsil eden bir lider. Haliyle verdiği ödül de en büyük ödül oluyor.
Şen'den bu ödülü almamasını istemek hem devletin en büyük mevkisine, hem de onu seçen halka büyük ayıp.
Şen, bu ülkenin yetiştirdiği en iyi dört-beş oyuncudan biri, oynamayı tercih ettiği filmlerle adeta ülkenin fotokopisini çekmiş büyük bir sanatçı. Ödülü kabul etti diye Şen gibi bir efsaneyi harcamaya çalışanlar kim peki? Bu mudur muhaliflik; böyle mantıksız, ucuz muhaliflik olmaz olsun. Hem kutuplaşmadan yakınıyorlar, hem de Şen'i erdemli, birleştirici bir sanatçı olduğu için suçluyorlar. Kaldı ki Şen gerek giyim tarzı gerekse konuşmasıyla mesajını verdi zaten. Töreni canlı izlemek çok fark ediyor.
Şen'in törendeki duruşu 'İktidara dair eleştirim olabilir ama Cumhurbaşkanına, onun verdiği ödüle ve onu seçen halka saygım sonsuz' der gibiydi.
Şen, "Bu ödülü de toplumsal barışa bir katkı olsun diye kabul ediyorum" dedi.
Zaten ihtiyacımız olan da bu değil mi?
Bir ödül için bile ortalığı bu kadar karıştıranların derdi ne acaba?
KÜLTÜREL ATILIM BAŞLIYOR
Erdoğan konuşmasındaki en önemli bölüm ise şöyleydi: "Türkiye'nin tarihi, geçtiğimiz 14 yılı altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa kadar pek çok alanda başarı hikayeleriyle doludur. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı fevkalade üzgünüm. Bunlardan biri eğitim, diğeri kültür-sanat. Önümüzdeki dönem, bu iki alanı önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum." Erdoğan, önemli bir özeleştiride bulundu ama eğitim ve kültürde yapacağı atılımları anlatırken köprüler, tüneller, çılgın projeleri bir bir hayata geçiren bir liderin kararlılığı vardı.
Erdoğan'ın "Milletine tepeden bakan, onu hor gören, saplantılı aydınlara değil, gerçekten hür düşünceli ama aynı zamanda kendi tarihi ve milletiyle barışık münevverlere ihtiyacımız var" sözleri de önemliydi.
Bir sanatçı elbette muhalif olabilir ama bizde bazı aydınlar muhalif olmayı Türkiye düşmanlığı ile karıştırıyor. Halkı sürekli aşağılayan, hor gören aydınlardan, sanatçılardan çok çekti bu ülke.
Muhalif de olsalar vatanını, halkını seven sanatçılara ihtiyacımız var.