Atilla Abi'nin (Dorsay) 'Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu!' başlıklı yazısı müthişti. Sadece Dorsay gibi usta bir yazar ve bir İstanbul sevdalısı yazabilirdi o yazıyı.
Fazla söze gerek yok; Dorsay, Beyoğlu'nda yaşanan değişime "Bu artık kültür kıyımı" diyerek gerekli mesajı vermiş!
Kadir Topbaş ve Ahmet Misbah Demircan o yazıyı okudular mı acaba?
Okusalar da bir şey fark etmiyor ki...
'İçimiz dışımız otel ve AVM oldu. Depremde toplanacak yeşil alan bile yok. Tarih katlediliyor!' diye defalarca yazıldı, çizildi ama dinleyen yok.
BALAT'TA SAVAŞ!
Modern toplumlarda şehrin mimari yapısıyla ilgili değişiklikler yapılırken medyanın ve halkın görüşlerine önem verilir. Halkla tam mutabakat sağlanınca değişiklikler yapılır.
Bizde ise artık mahkeme kurul kararı beklenmeden inşaata başlanıyor.
Tek bir örnek vereceğim: İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Balat'taki kentsel dönüşümü 'kamu yararı olmadığı' gerekçesiyle iptal etmişti.
Sonra ne oldu? 'acele kamulaştırma' kararı çıkarıldı. Bu kararın çıkması için, Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesine dayandırılması gerekiyor.
Bu madde de sadece 'yurt savunması veya olağanüstü durumlarda' uygulanıyor. Yani Balat'ta savaş çıkmış, haberimiz yok!
BAĞLARIMIZ KOPAR
Böyle bir belediyecilik anlayışı karşısında yapacak hiçbir şey yok.
Dorsay'ın yazdığı, sadece Beyoğlu'nda çeşitli nedenlerle kapanan, yıkılan mekanların listesini okurken birçok çocukluk anımın yok olduğunu hissetim. En kötüsü de bu!
Yani ileride çocuğunuza "Bak evladım, bu parkta top oynardık... İlk filmimi burada izledim... Annenizle sinema çıkışı hep burada yemek yerdik... Burada aşık oldum..." falan diye anlatacak mekanlar bile kalmadı!
Kişisel tarihimizle bağlarımızın kopartılmasından daha kötü ne olabilir?