Çanakkale Savaşı'nı konu alan filmlerde yaşanan hüsranların ardından bence tartışılması gereken bir diğer konu da Türk yapımcı ve yönetmenlerin büyük prodüksiyon gerektiren macera ve savaş filmlerini çekecek imkan ve kabiliyete sahip olamamaları!
Konservatuvardan yeni mezun olmuş genç bir yönetmen adayının, Nuri Bilge Ceylan ya da Zeki Demirkubuz ayarında sanatsal film çekmek ihtimali vardır. Hatta komedi yeteneğiniz üst düzeydeyse daha ilk filminizde siz de bir Şahan Gökbakar olabilirsiniz!
Ancak iş aksiyonu ve efekti bol bir savaş ya da dönem filmi çekmeye gelince, devasa bir bütçeye bile sahip olsanız çuvallama ihtimaliniz neredeyse yüzde 99'dur!
Çünkü üstün efekt teknolojisine, 100 figüranı aynı anda bir sette idare edecek organizasyona, para yönetimine vs., hemen hemen her şeye hakim olmanız gerekir.
FESTİVAL FİLMİ KOLAY!
Kısacası sektör yönetmeni olmak çok ama çok daha zordur! Bizim en büyük hastalığımız da zor olandan kaçmamızdır! Avrupa'nın istediği oryantalizmi damardan verip festivallerde ödül peşinde koşmak kolaydır, hele bir de ödül aldınız mı daha fiyakalıdır.
Bizde sektör yönetmenliğini milliyetçilik gazına abanarak kısa yoldan voliyi vurmak isteyenler dener sadece. Aslında bu da büyük bir cesarettir. Keşke voliyi vurmak için yola çıkanlar vizyon sahibi de olsalar, uluslararası normlarda yapımlar çekseler. Çekilmiyor, çekilmediği için de Türk sineması sektör olamıyor. Sinema sektörü gelişmediği için de savaş, dönem ve macera filmleri komedi tadında kalıyor.
Filmini çekemediğimiz ancak anlatacak o kadar çok öykümüz varken Hollywood yüzüncü kez Robin Hood'u filme uyarlıyor.
Adamların anlatacak yeni öyküsü kalmadı, bizde anlatacak çok malzeme var ama çekecek yönetmen, yapımcı ve sinema sektörü yok!