İstanbul Boğazı'nda Maliye Bakanlığı'na bağlı kamu binalarının turistik ve ticari amaçlı kullanımının önünü açan düzenleme, belediye meclisince onaylanmış.
Yapılar, turizm ve ticari tesisler olarak satışa sunulacakmış.
Yani çoğu kamu binası otel olacak.
İlk bakışta mantıklı bir karar gibi gözüküyor.
Boğaz'ın en güzel yerinde atıyorum, Köy İşleri'nin ya da bir kamu bankasının binasının olması garip.
Böyle değerli yerlerde bu binaların işi ne?
Bir memurun Boğaz'a bakınca performansı mı artar?
O koca koca binalardaki odaların çoğunun boş olduğuna da bahse girerim.
Ancak aynı belediye kararının okulları kapsamasını ise anlayamadım!
Okul dediğin başka bir şeydir, yaşayan bir organizmadır.
Çocukların cıvıltısı, cuma günleri okul çıkışı okunan İstiklal Marşı kimi zaman bir semtin ruhudur.
Bazen de bir okul, ünlü bir şahsiyetin mezun olduğu yer olarak da hafızalara kazınır.
BETON ÇILGINLIĞI
Bir de alınan kararda "Taşınamaz kültür varlıkları, lokanta, gazino, kafeterya ve otel gibi kamuya açık kullanışlara tahsis edilecektir" ibaresinden de tırstım.
Daha restorasyon yapmayı bile beceremeyen, Bizans Sarayı'nın üstüne otel konduran, padişahın tahtını evine taşıtmaya çalışan bir zihniyet, kamuya açacağım derken kültür varlıklarının üzerine beton dökmekle yetinmez mi?
Bir de her tarihi yapı ya da kamu binası otel olmak zorunda mı?
Nedir bu AVM ve otel çılgınlığı?
Bu kamu binalarından bazılarını yeşil alan, park falan yapsanız da İstanbullu biraz Boğaz havası alsa fena mı olur?