Fotoğraftaki bu amcanın ismi Roger Ebert... Sinema eleştirmenlerinin duayenlerindendir kendileri... ABD'de burnundan kıl aldırmayan sinefiller de, sinemayla ilişkisi sadece 'kafa boşaltmak' olan sade vatandaş da Ebert'in eleştirilerini okur. Zaten Ebert'in en büyük başarısı da budur. Herkese seslenebilmek... "Şimdi nereden çıktı bu Roger Ebert aşkı" diyenler olacak, hemen mevzuya gireyim... Kanser hastalığı yüzünden 2002'de boğazından geçirdiği ameliyattan beri konuşma yetisini kaybeden 67 yaşındaki bu büyük usta, Esquire dergisine verdiği röportajda hayatın anlamına dair çok sağlam bir tespitte bulundu ve ben de bunu paylaşmak istedim. Şimdi söz Ebert'de: "Bence bu hayatta yapabileceğimiz en anlamlı şey başkalarını ve kendimizi az da olsa mutlu edebilmek. Başkalarını mutsuz etmek suçtur. Kendimizi mutsuz etmek ise bütün suçların çıkış noktasıdır. Hayatın neşesine katkıda bulunmayı denemeliyiz. Bu gerçek... Çevrenizde ve kendinize dair ne kadar çok problem olsa da... Hayatın neşesine katkıda bulunmayı çalışmalıyız. Bu gerçeği öğrenene kadar uzun yaşayabildiğim için mutluyum." Keşke Ozan Güven yazısından önce okusaydım Ebert'in röportajını. Vallahi pişman oldum! Umarım Ozan'ı üzmemişimdir. Bizim işin kötü yanı da bu işte!