Vakti zamanında Şakir Eczacıbaşı'ya "Demek hobiniz fotoğrafçılık" diye sormuşlar. O an yanında bulunan efsane ressam Abidin Dino da "Hayır, iş adamlığı hobisidir, asıl uğraşı fotoğrafçılıktır" demiş. Bence Şakir Bey'in sanata adadığı hayata dair bundan daha güzel bir tanım olamazdı. Şakir Bey, Eczacıbaşı gibi Türk iş dünyasına yön veren büyük bir ailenin çocuğuydu ama o hep kendini sanata adadı. "Sanata adadı" lafı hafif kalıyor aslında... Şimdilerde büyük şirketler sağ olsun sanata büyük sponsor desteği oluyorlar ama bunların çoğu PR amaçlı. PR, miyar fark etmez, sanata yapılan her destek övgüyü hak ediyor. Ancak Şakir Bey'in desteği farklı anlamlar ifade ediyor. O destek olmadı, öncü oldu. Türk Sinematek Derneği'ni kurdu. Bu derneğin sansürle nasıl mücadele ettiğini, Türk Sineması adına elde ettiği kazanımları yazmak sayfalar sürer. Kurduğu İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) kültür ve sanat yaşamımıza yaptığı katkılar da keza öyle... Bugün başarılarıyla övündüğümüz Nuri Bilge Ceylan'lar, Reha Erdem'ler, Zeki Demirkubuz'lar, İKSV'nin hayata geçirdiği İstanbul Film Festivali'nin öğrencileri... Şakir Bey'in elinden düşürmediği Leica'sıyla çektiği fotoğraflarını, sergilerini, yazdığı ve yayımladığı kitaplarını, Türkiye'ye getirdiği büyük sanatçıları vs vs... Dedim ya Şakir Bey'i anlatmak sayfalar sürer. Mesela hep unutulur: Şakir Bey'in spora da katkıları çoktur. Kurduğu basketbol, voleybol, masa tenisi takımlarıyla bu sporların yaygınlaşmasını sağlayan kişilerden biri de odur. Keşke her zengin, her aristokrat onun gibi olsa... Ben Şakir Bey'i kendisiyle yaptığım röportajdan sonra sinemaya olan sevgimi görüp bana söyleşi sonrası bir çanta dolusu kitap hediye etmesiyle hatırlayacağım... Nur içinde yatsın...