Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PELİN KAYA

Modanın gücü hafife alınmasın!

Film festivalleri sadece sinemanın değil, aynı zamanda modanın da konuşabileceği platformlara dönüştü. Serenay Sarıkaya da katıldığı festivallerde enerjisi, stili, uyumu ve modern duruşuyla davetlerde görmeyi özlediğimiz bir görünüm sunuyor

Festival, popüler bir ismin katılımı ve modanın sihirli dokunuşu sayesinde daha geniş kitlelere ulaşmış oldu. Zaten birçok uluslararası festivallerin izlediği yol da bu değil midir? Zira modanın büyüleyici gücünün ünlü isimlerle buluşması demek her organizasyonun dilinin daha da evrenselleşmesi demektir. Dünya genelinde hatta Orta Doğu'da bile az bilinen festivaller katılan ünlüleri ve modanın ışıltısı sayesinde daha da bilinir oluyor böylelikle daha da kıymetleniyor. Zira, 'entel' görünme çabasıyla festivallere kot pantolonla tişörtle, özensiz bir şekilde katılanlardan fazlasıyla sıkıldık.



Serenay Sarıkaya da katıldığı festivallerde sergilediği modern, popüler ve şık görünümle hepimizin her önemli davetimizde görmeyi arzuladığımız bir görüntünün ta kendisi oluyor.



Sarıkaya'nın enerjisi, stili, aksesuar seçimi ve genel görünümü oldukça hoştu. İlerleyen festivallerde Serenay gibi, hem kariyerleri hem de başarılarıyla öne çıkan isimleri daha fazla görmek isterim. Hem yetenekli hem popüler hem de giyimi kuşamıyla dikkatleri üzerinde toplamayı başaran bir sürü yıldızımız var.
Festivallerin yalnızca filmlerle değil, aynı zamanda katılan isimlerin şıklığı ve tarzıyla da konuşulan bir platform olduğunu kabul etmek ayıp değil.



TÜRKİYE'Yİ İKİYE BÖLEN EV
Serenay Sarıkaya bu hafta Orta Doğu menşeli Architectural Digest dergisine evini açmasıyla da çok konuşuldu. Evini ilk kez bu kadar yakından sergileyen ünlü oyuncu, sosyal medyada yorum yağmuruna tutuldu. Evin alışılmışın dışında bir dekorasyona sahip olması ve klasik ev sıcaklığını taşımaması çok tartışıldı. Benim düşüncem ise Serenay'ın karakteriyle özdeşleşen, güçlü, cool, karizmatik ve maskülen detaylarıyla tam bir Sarıkaya evi. Adeta eril enerjiyi yerle bir eden bu ev, geleneksel 'ev hanımı' imajından uzak, modern bir duruş sergiliyor.



KARİZMATİK KADINLARIN DEVRİ
Eskiden 30'lu yaşların sonlarına gelindiğinde bile, ünlü kadınlar için "devri bitti" denirdi. Çoğu kendisini anne rolüne hazırlamaya başlardı. Teklif gelirse şanslı olacağını düşünür, başka iş gelmeyecek endişesiyle en absürt rolleri bile kabul etmek zorunda kalırlardı. Her şey değiştiği gibi bu da değişti. Hem de öyle küçük bir değişim de değil. Devir tam anlamıyla orta yaş üstü diye kabul edilen 50 yaş sonrası kadın yıldızların üstünlüğü devri. 20'li yaşlardaki kadın ünlülere eskisi gibi tanrıça bakışıyla yaklaşılmıyor. Olgun kadınlarda tecrübenin getirdiği karizma, günümüzde genç tecrübesizliğinden çok daha kıymetli. En prestijli projeler, en popüler işler hala bu isimlere verilmeye devam ediyor.



Bunu en iyi şekilde temsil eden isimlerden biri hiç kuşkusuz 57 yaşındaki Nicole Kidman. Son Paris Moda Haftası'nda Balenciaga defilesine katıldığı an, adeta unutulmaz bir moda anı yarattı. Hala yüzündeki estetikler eleştirilse de genel aurası bir çok genç yıldızı yaya bırakacak güçte. Nicole Kidman, Balenciaga'nın gözdesi olarak tanımlanabilir; ancak aynı markanın bir başka yüzü olan Isabelle Huppert de unutulmamalı. 71 yaşında olmasına rağmen karizmasına kimse yaklaşamıyor bile. Cate Blanchett Angelina Jolie, Jessica Chastain, Jennifer Aniston, Julia Roberts, Demi Moore, Meryl Streep. Charlize Theron, Monica Bellucci, Salma Hayek, Naomi Watts, Julianne Moore gibi isimler de bu listeye rahatlıkla eklenebilir. Bu ünlüler, kendi şöhret ve itibarlarını korumakla kalmayıp, genç nesillere yerlerini kaptırmıyorlar. Sektörü gençlerle paylaşıyorlar ancak kesinlikle geride kalmıyorlar.



VALENTI-CCI (!) İLK DEFİLESİNİ SUNDU
Alessandro Michele, Valentino'nun kreatif direktörü olarak ilk defilesini geçtiğimiz Paris Moda Haftası'nda sundu. Daha önce defile olmadan bir resort koleksiyonu çıkartmış ve Michele 'nin parladığı Gucci markasına olan benzerlikle eleştirilmişti. İkinci koleksiyonu sunduğu defilede, Valentino'nun tarihi arşivlerinde yer alan görkemli parçalar yeniden yorumlanmış. Roma'nın ihtişamına ve zengin kültürel mirasına modern dokunuşlar eklenmiş. Koleksiyon, elbette Alessandro varsa maksimum oranda maksimalist bir yaklaşımla zengin dokular, göz alıcı desenler ve detaylarla doluyor.



Artık o hafızalarımıza kazınmış, bilindik Valentino'yu görmeyi ısrar etmenin bir anlamı yok. Zira Alessandro Michele demek tam olarak böyle bir şey demek. Markanın yeni ünlü kadrosu bile eski Gucci kadrosu. En ufak bir değişikliğe herhangi bir yeniliğe gidilmemiş. Florence Pugh, Harry Styles, Jared Leto hepsi G'den V'ye transfer olmuşlar.
Michele gittiği yere kendi imzasını ve kadrosunu götürerek kendi ekolünü yaratmayı seviyor. Kendisinin stilini Gucci ile tanıdığımız için de bize bu Valentino koleksiyonuna Valenti-cci ismi vermekten başka bir şey kalmıyor.

DEV MARKALARDAKİ DEĞİŞİM HIZI ZİRVE NOKTASINDA



ESKİ YUVASINA DÖNDÜ
Kreatif Direktör Hedi Slimane'in Celine markasındaki yedi yıllık yolculuğu sona erdi ve moda dünyasında bu ayrılık bir dönemin kapanışı olarak büyük yankı uyandırdı.
Açıkçası bu duruma seviniyor muyum, üzülüyor muyum emin değilim. Zira Slimane, Celine'in başına geçtiği 2018 yılından bu yana markanın kimliğinde köklü değişiklikler yapmış adeta bambaşka bir forma sokmuştu.
Özellikle markanın zamanla YSL çizgisine kayması ve neredeyse aynı estetik görünümü benimsemesi, özgünlükten uzaklaşma eleştirilerine neden olmuştu.
Mağaza dekorları, web sitesi ve koleksiyonlar birbirinin kopyası gibiydi. Slimane'in markanın cirosunu iki katından fazla artırarak 2 milyar Euro seviyesine taşımış olması, yaratıcı vizyonunun etkileyici gücünü ortaya koyması belli ki yoluna devam etmesine yetmemiş.



Artık bayrağı başka bir isim devraldı; Michael Rider. Michael Rider, moda dünyasında köklü bir geçmişe sahip ve Celine için yabancı bir isim değil. Kariyerine Balenciaga'da Nicolas Ghesquiere ile başlayan Rider, ardından Phoebe Philo döneminde Celine'de yer aldı ve markanın zarif, minimal kimliğinin oluşmasında büyük rol oynadı.
Rider'ın eski yuvasına geri dönmesi, markanın estetik mirasını koruma çabasının bir yansıması olarak görülüyor. İlk koleksiyonunun ne zaman sunulacağı henüz bilinmiyor.



BÜYÜK SORUMLULUK
Missoni'de yeni bir dönem başlıyor. Filippo Grazioli'nin markadan ayrılması, moda dünyasında yankı uyandırırken gözler şimdi Alberto Caliri'de. Alberto Caliri, markanın yeni kreatif direktörü olarak büyük bir sorumluluğu devralıyor. Onun pre-fall koleksiyonuyla yapacağı çıkış, Missoni'yi farklı bir estetik çizgiye mi taşıyacak, yoksa markanın köklü mirasını mı sürdürecek, moda dünyası bu sorunun cevabını merakla bekliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA