Her yıl titizlikle düzenlenen Amerikan Futbolu Ligi'nin final maçı Super Bowl bu yıl Kansas City Chiefs ve The Philadelphia Eagles takımları arasında gerçekleşti. Maçın sonunda Kansas City Chiefs şampiyon oldu ama benim asıl konum maçın 13 dakikalık devre arasında Rihanna'nın sahne almış olması! Son albümünü 2016 yılında çıkarmış ve sonrasında konserlerine ara vererek ilgisini moda dünyasına doğru çevirmişti. Bu yüzden yıllar sonra Rihanna'yı sahnede görecek olmak en az maç kadar önemli bir konuydu. Ve Rihanna sahnede divalara yakışır bir sürprize de imza attı. İkinci bebeğine hamile olduğunu büyümüş göbeğiyle ilan etti. Tabii hamile olmasının sahne performansını etkilemesi çok anlaşılır bir durum. Koreografi buna göre ayarlanmış Rihanna'nın kısıtlı hareketlerinin boşluğu dansçıları daha ön plana çıkartılarak doldurulmuş. Amerikan İşaret Dili Çevirmeni/Performansçısı ve aynı zamanda duyma engelli olan Justina Miles'ın şarkıları yaşayarak ve yaşatarak tercüme etmesi gecenin beklenmedik bir diğer sürprizi oldu. Şarkıların enerjisini mimikleri ve danslarıyla Rihanna'dan bile daha iyi hissettirdi desem yeridir. Sosyal medyada bir anda viral olan Justina Miles eminim şu an kazandığı haklı şöhretin keyfini çıkarıyordur.
DOSTA VEDA
Dünyanın en prestijli 13 dakikası hakkında da biraz bilgi vermek isterim... Bu, her sanatçının kariyerinde yaşamak isteyeceği zirve noktalardan biridir. 13 dakikaya meslek hayatı boyunca alınan ödüller, albümler, müzik listelerinde ilk sıralara yerleşmiş tüm şarkılar sığdırılır, koreografi hazırlanırken saniyelerle değil saliselerle yarışılır. Super Bowl her sene dünyanın en pahalı reklamlarına da ev sahipliği yapar. Bu yüzden sahneye çıkan sanatçıya ayrılmış 13 dakikanın her anı altın değerindedir. Üstelik sanatçılar bu sahneye çıkabilmek için ödeme de almazlar. Amerikan Futbolu Ligi sadece sanatçının sahne masraflarını ve yapım maliyetlerini karşılar. Super Bowl sahnesine çıkmak öyle prestijlidir ki sanatçılar, ücret almak bir yana o sahneye çıkabilmek için tüm servetlerini vermeye bile razı olurlar.
Ve gelelim Rihanna'nın kostümüne. Bu şov için kostüm tercihi Loewe imzalı tulum ve Alaia imzalı monttan yana oldu. Mont Vogue'un efsanevi moda editörü Andre Leon Talley'in üzerinde bir zamanlar sıklıkla gördüğümüz Norma Kamali montun çok benzeri. Talley'in vefatından sonra özel eşyaları Christie's müzayede evi tarafından düzenlenen açık artırmayla yaklaşık 1.5 milyon dolara satılmıştı.
Rihanna montu açık artırmadan almamış ama benzerini Alaia moda evinden hazırlamasını istemiş. Böyle bir seçim yaparak kaybettiği dostuna anlamlı bir jestle elveda demesi yüreklere dokundu. Aksesuarlarında ve mücevherlerinde marka çeşitliliğine gitmeyi tercih etmiş. Küpeleri Messika, vintage elmas broşları Joseph Saidian&Sons, 19.47 karatlık yakut yüzüğü ise Bayco imzalı. Kostümünün rengiyle uyumlu 72 bin dolarlık saati de Jacob&Co. markasından...
HERKES BU ÇİZGİ FİLM BOTLARININ PEŞİNDE
Moda endüstrisinin son trendi; Cartoonification yani Çizgi Filmleştirme! Bu trendle çizgi film karakterlerinin giydikleri, özellikle de ayakkabıları insanlara uyarlanarak giyilebilir hale getiriliyor. Loewe markasının Minnie Mouse ayakkabılarını yeni koleksiyonlarında uyarladıklarını görmüştük. Prada da kendi özgün çizgi film ayakkabılarını andıran bir terlik tasarlamıştı. Fakat şimdilerin viral ayakkabısı bir sanat kolektifi olan MSCHF'in Astro Boy çizgi filminden ilham alarak tasarladığı 350 dolar (6 bin 600 TL) değerindeki 'Big Red Boot'. Henüz ünlü isimlerden giyen sadece Diplo olsa da onun haricinde sosyal medya figürleri arasında epey tercih edenler de var. Giyenlerin sosyal medyada yayınladığı videolara bakılırsa pek konforlu bir model de değil ama ilgi çekmek ya da içerik çıkarmak için şu ara en popüler tasarım ürünü.
EN BAŞARILI İŞ BİRLİĞİ KOLEKSİYONU
İlk duyurulduğunda büyük bir heyecanla karşılanan ama çıktığında hayal kırıklığını peşi sıra getiren hatta Tiffany&Co. Pazarlama Direktörü Ruba Abu-Nimah'nın markayla yollarını ayırmasına sebep olan Nike x Tiffany&Co. koleksiyonundan sonra işte size gerçek bir iş birliği nasıl olmalıdır sorusunun cevabını bu örnekle veriyorum.
Karşınızda Loewe markasının ünlü Japon animasyon film stüdyosu Studio Ghibli ile ortak çalışması sonucu ortaya çıkan LOEWE x Howl's Moving Castle koleksiyonu! Howl's Moving Castle yani Yürüyen Şato, 2004 Japon yapımı ikonik bir animasyon sineması.
Loewe kreatif direktörü Jonathan Anderson, Spirited Away ve My Neighbor Totoro filmlerinden sonra Hayao Miyazaki dünyasına olan sevgisini cesur ve karmaşık bir şekilde işlenmiş parçalardan oluşan bir koleksiyonla sunuyor. "El çizimi ve dijital animasyonu harmanlayan Howl's Moving Castle, teknik olarak yenilikçi ama eski ve yeni arasında bir köprü olarak zanaatın gücünü örnekliyor" diyor Kreatif Direktör Anderson.
Koleksiyonun 15 bin 850 dolar yani 300 bin TL fiyatındaki en değerli parçası ise benim de hayran kaldığım Moving Castle Bag.
Markanın DNA'sı, filmin temasıyla karakteriyle olabilecek en başarılı şekilde harmanlanmış. Koleksiyon son derece özgün, çarpıcı ve koleksiyonerler için her biri sanat eseri değerinde diyebileceğim muhteşem bir zanaatkârlık şöleni sunuyor.