Geçen hafta sizlerle, Vip Turizm ve Air France iş birliğiyle gerçekleşen Karayip gezimin ilk durağı St.Martin adası izlenimlerimi paylaşmıştım. Bu hafta sırada St. Barths var. St. Martin'e gitmişken, dünya zenginlerinin en popüler adasını görmeden olmaz. Feribotla yarım saatlik bir yolculukla St. Barths'a ulaşıyorsunuz. Cebine güvenenler için St. Martin'den özel uçakla geçme seçeneği de var. St. Barths'ı popüler yapan, Amerikalı meşhur petrol milyarderi Rockfeller Ailesi olmuş. 1950'lerde adayı satın almalarıyla St. Barths'ın kaderi değişmeye başlamış. O zamandan beri de dünyanın en zenginlerinin uğrak yeri. Kiremit, turkuvaz ve yeşil renkli damlarıyla en fazla iki katlı evler, müthiş güzel bir ahenk içinde. Topu topu üç taksinin hizmet verdiği, çoğunlukla özel araçların kullanıldığı, verginin olmadığı, asgari ücretin 2000 Euro olduğu, sadece 24 km'lik bir yola sahip bu küçük adanın doğal güzelliğinden sarhoş olmamak imkansız.
HER YAŞA, HER ZEVKE
Tom Cruise'den Rihanna'ya tüm Hollywood yıldızları, yaz aylarında mutlaka buraya uğruyor. Ama adanın kralı; Roman Abromovich. Üç yıl önce 90 milyon dolara adanın en güzel koyu Gouverneur'ü tamamen satın almış denilebilir. Eve fazla yaklaşamadım. Ama koyun güzelliğine şahit olmamak imkansız. 1.5 milyar dolarlık yatı Eclips'i koyun içinde demirleyip dillere destan evinde yılın sadece bir ayı kalıyor. Ada halkı kendisine hayran. Herkes adayı kalkındırmak için yaptığı çalışmalardan övgüyle bahsediyor.
Adadaki en havalı otel Eden Rock. Nikki Beach ve La Plage ise en popüler plajlar. Nikki'de müzik eşliğinde direklere tırmanan çılgınları görebilir ya da birkaç metre ötesindeki La Plage'da nefis chillout müziği eşliğinde turkuvaz renkli denizin keyfini çıkarabilirsiniz.
Adanın en büyük özelliği; her yaşa, her zevke hitap eden tatil seçenekleri sunması.
Uzun lafı kısası; Karayipler'in incileri St. Martin ve St. Barths'ı anlatmak kolay değil ama yaşamak çok keyifli.