Yani bunca sen bunca sene Bodrum'a git, bir Kos'a gitme!
Olacak şey mi! Gümüşlük'te geçen hafta içinde dört kadın karar verdik, yarın sabah Kos adasına gidelim dedik.
Peki Kos'a nasıl gidiliyor? Günübirlik Kos ziyaretinde neler yapılıyor? Instagram paylaşımlarıma bir sürü soru geldi, ben de buradan tek tek cevaplayarak Kos maceramı yazmaya başlıyorum.
Nazlı Gürkaş'ın Yunan Adaları'nı anlattığı 'Zeytin Ağacının Gölgesinde' kitabında okumuştum: Kos, Oniki Adalar grubunun Rodos ve Karpathos'tan sonraki en büyük üçüncü adasıymış.
Türkçe ismi ise İstanköy. Hipokrat'ın adasıymış.
ÇILGIN KADIN DESPİNA
Ada; St. Jean Şövalyeleri, Osmanlılar, İtalyanlar ve Almanlar'ın egemenliğinden sonra 1948'de Yunanistan'a katılmış. 2005'teki verilere göre, adanın 50 bin nüfusu var. Bodrum'un tam karşısında...
Sabah erkenden kalkıp dört kadın, saat 08.30'da Turgutreis Marina'da buluşuyoruz.
Henüz sezon açılmadığı için pek kalabalık değil. Gidiş-dönüş biletimiz 19 Euro tutuyor, yani 100 lira. Biz Fahri Kaptan'ın teknesini seçiyoruz.
Evet, Kos'a gitmek için Schengen vizenizin olması lazım. Ve fakat eğer dört gün önceden başvurursanız, size günübirlik vize veriyorlar.
09.30'da kalkan teknemiz, 25 dakika sonra adaya varıyor.
O ne!
Adaya girişte korkunç bir düzensizlik var.
Teknelerden inen yolcular üst üste birikiyor çünkü doğru düzgün sıra yapılmamış.
Yunan bir kadın polis herkese bağırıyor. Yarım saat kadar itişip kakıştıktan sonra pasaport kontrolünden geçip adayı dolaşmaya başlıyoruz.
Önce meydana yürüyüp Gossip Cafe'ye oturuyor, meşhur soğuk kahve frappe içip etrafı sindiriyoruz. Ardından sokak aralarında dolaşma faslımız başlıyor. Ah nasıl da güzel dükkanlar, çiçekler, evler...
Tamam, Kos en beğenilen Yunan adası değil ama değişiklik bizi mutlu ediyor.
Adaya hakim olan arkadaşımız, "Sizi Despina'ya götüreyim" diyor. Despina çılgın bir kadın, biraz huysuz ama Al. Ipsiladou'da harika bir mağazası var. Antikalar, eşarplar, elbiseler, takılar... Arka bahçesinde fotoğraf çekmeye doyamıyorum.