Şimdi bizim modern insanlar olarak bir sürü görevimiz var değil mi? Mesela hep iyi olmalıyız; kötü hissetmek zayıfların işidir.
Mesela onu bunu kafaya takmamalıyız, birinde takılı kalmamalıyız. Anlık yaşamalı, ardımıza bakmamalıyız.
Aynı zamanda fit, bakımlı, şık ve zinde olmalıyız.
Aynı zamanda başarılı, takipçisi bol ve bir yerinden ünlü...
Yalnız kalmak istemek, sağlıksız ruh halinin belirtisi.
Öfkelenmek, kinlenmek, intikam istemek mi? Saçmalama, olur mu öyle şey!
Pozitif düşünmeliyiz.
Pozitif düşünürken, neden her şeyin aynı hızla pozitif gitmediğinin stresine de girmemeliyiz. Makinayız ya, duygulardan yalnızca iyilerini hissetmeliyiz. Neşeli, coşkulu, heyecanlı, aşık, sevinçli, mutlu, başarılı...
Peki diğer duygularımız ne olacak? Yani üzüntü, keder, hüzün, acı, kızgınlık, öfke?
Sanırsınız yasak hepsi.
Öyle yasak ki, biz bile fark edemez oluyoruz içimizde kopan fırtınaları.
Oysa ki iyi değilsek, iyi olmayıvermeliyiz.
Uyuyamıyorsak, zorla uyumaya çalışmak yerine uyumayıvermek gibi... İyi hissetmiyorken, 'İyiyim' cevabını vermek sizi de daha kötü etmiyor mu? Beni ediyor. Zorla iyilik hali olmuyor.
O an ne hissediyorsan onu yaşa, onunla yüzleş, tüket, akıt ve devam et derim ben. Kendini her duygunla kabul et. Yeni bakış açım budur, yararı da çoktur.