Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Erkeğin aklını alma anıtı

Adamı serseme çevirmek, bir kadının ilk görevidir. Adamın aklını alacaksın, sonra ne istersen yaptırırsın. Yani öyle öğütler çok bilen kadınlar. Öğütlerler de biz o 'akıl alma' işini bir türlü beceremedik gitti. Aslında 'üşendik' yani, 'Ne gerek var?' dedik, 'Tarzım değil' çektik.
Oysa ki 'aşkım' dediğin böyle 'aşkım' oluyor. Vakti zamanında ilişki yazarı İlhan Uçkan; "İlişkinizi şansa bırakmayın, ipleri elinizde tutun" demişti de dinlememiştik. (Sahiden İlhan Uçkan'a ne oldu?) Misal gelin şu fotoğrafa; resmen ablaların dediklerinin kanıtı, bir erkeğin aklını alma anıtı.
O dişiler dişisi leopar duvar, o altın köşeli yatak başı, o yatak başına tutturulmuş altın simli cibinlik, o yastığı yorganı çiçek desenli nevresim takımı... Sonra kocanın kucağına oturtulmuş altın tepsi, tepsinin üstündeki altın yaprakların sardığı, altın kaşıklı Ajda çay bardağı, tam yanında şovunu yapan tombik altın demlik, demliğin bize göre solundaki saf ve temiz iki dilim bildiğin beyaz ekmek, ekmeklerin arkasındaki çocuksu rafadan yumurta, yumurtanın yanında nevresimle kardeş, çiçek desenli, yılbaşı çiçekli vazo, tabakta dilim dilim salatalıklar, domatesler...
Ve yatakta atletiyle yeni uyanmış, uzun zamandır hipnotize bir adet 'aşkım'.
Şimdi bütün bunlar olabilir mi? Olabilir. Yani neden olmasın? Erkek atlet giyer mi? Neden giymesin? Herkes canı ne isterse onu giysin. Ve fakat şu poza ve bu fotoğrafın cümle âleme servis edilmesine bir erkek razı geliyorsa eğer; o erkek çoktan kaldırmıştır kollarını, teslim olmuştur.
Yeliz Yeşilmen'i takdir etmek lazım. Bravo!
Bir leopar duvarımız olamadı gitti.

OCAK AYININ İLK YARISI BÖYLEDİR
Dizilerin yeni bölümleri yayınlanmaz.
Reklam gelirleri düşer. Dergiler, gazeteler, ekler ince çıkar.
Magazin dünyası kuraklaşır.
Kimseler sokağa çıkmaz.
Halsizlik kol gezer.
Hava kapatır.
Aralık ayı parti patlamasından sonra partilere, lansmanlara kıtlık gelir.
Yılbaşı ertesi kredi kartı ekstreleri kıs kıs güler.
Diyete başlamakla, 'Yahu Şubat'ta başlarız, şimdi kış vakti ne diyeti' ikilemi arasında kalınır. Sonuç; can çeker ve hamura, şekere abanılır.

ÖZGÜ NAMAL'IN YENİ HAYATI
Makyajsız, boyasız, topuksuz, havasız, stil danışmansız, kamera ışıklarından uzak bir hayatı seçti oyuncu Özgü Namal.
Kalktı Köyceğiz'e yerleşti. İki çocuğunu da oradaki evinde hipnoz yöntemiyle doğurdu. Pek de ortalıklarda görünmez oldu.
Ortalık dediğim; gazeteler, magazin sayfaları, galalar, diziler, filmler, reklamlar...
Onu yıllardır tanıdığımız halinden 'pat' diye koparıverdi kendini. Kimine göre olacak şey değil yani. İnsan aslanlar gibi yürüyen kariyerinden vazgeçer mi? Kocayı çocukları buluncaya kadar mıydı tüm çalışmalar, emekler?

İSTEDİĞİ HAYATI YAŞIYOR
Bana sorarsanız hiç de öyle değil. Şov dünyasında liste başında kalmak çok büyük fedakarlıklar gerektiriyor. Özel hayatın elinden gidiyor. Bazıları da bir süre sonra şunu düşünüyor: 'İyi de tüm bunları niye yaşıyorum?', 'Benim istediğim hayat bu mu?'
Sonra eğer Özgü gibi cesur ve kararlıysa; kendini seçiyor, istediği gibi olmayı. Arkadaşımız Tansu Ceylan, Nişantaşı'nda iki çocuğuyla alışveriş yaparken görüntülemiş Özgü'yü. Ben bu fotoğraflara bayıldım, bu bir sürü şeyden vazgeçip yepyeni bir ben yaratmış ve mutlu Özgü'ye de.
Çünkü hayatımızın bizim elimizde olduğunu, en önemlisinin aile ve ne istemediğimizi bilmek olduğunu gösteriyor bize.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA